7

87 15 8
                                    

     Doktor ve Chang, bir plan dahilinde hareket kararı almışlardı. Wei ve Chang şehir dışındaki çiftliklerine gideceklerdi. Güvenilir bir hemşire ve karı koca olan eski emektarların yanlarına yerleşeceklerdi.

     Chang bir anda büyücünün sözlerini anımsadı. *Wei'ye iyi bak.*  O demese de bakardı zaten Chang. Wei onun gerçek kardeşi gibiydi. Hatta ailesi ve çalışanları tarafından da evin küçük oğlu gibi saygı ve sevgi görüyordu.

     Chang, hemen herkesi haber ederek olayları anlattı. Diğerleri de hafta sonları yanlarında olacaktı. Ne var ki Rendi ve Lian düğün hazırlığındaydı. İki ay sonra onlar evleniyordu kız arkadaşlarıyla. Wei o sırada düğüne katılamazdı tabi ki. Balayı süreçleri derken Wei ve Chang yalnız kalacak demekti bu.

     Shun ve Hua da kararlarını almışlardı

     "Düğünleri erteliyoruz."

    Bu taraftan da  olay çözülmüştü. Wei ve Chang yanlarında üç kişiyle çiftlik evlerine yerleşmiş, gelecek günleri beklemeye başlamışlardı.

    ~Çin-Pekin İki Ay Önce~

     Genç adam gizlice evden kaçmış ağlıyordu. Onu nasıl bir kaç gecelik görebilirdi? Onu, kendisini, Lan Wangji'yi? Aklına geldikçe hüzünle içini çekiyordu. Oysa o dipsiz kuyulu gözlere, o yüze, o gülüşe hatta dudağının altında ki bene bile ilk görüşte vurulmuştu. *Yıllardır beklediğime değdi* diyordu karşısında oturan genç adamı gördükçe.

     Lan Wangji henüz 24 yaşındaydı. *O da çok olmamalı. Olsa olsa en fazla 26-27* diye aklında geçirdi. (Wei 30 yaşında bu arada) *Bu önemli mi şimdi? Ne saçma düşünce*  karşısında parlayan gözlere dalıp gitmişti gece boyu.

     O da *Onunla tanışmalıyım*  düşüncesinde iken, sanki gözleriyle birbirlerine söz vermişlerdi. Onlar kalkıp giderken Wangji'de izin istedi grubundan. Hemen çıkması ayıp olur diye düşündü. Dışarıda taksi bekleyen grubu gördü kapıdan ve o ışıltılı gözler ona dönerek *buradayım* diyordu.

     Wangji lavaboya gidip bir süre oyalandı. Dışarı çıktığında genç adamı görememişti. Arkadaşları ona *Wei* demiş Wangji'de bunu duymuştu. *Wei gittin mi yoksa?* Üzülerek caddeye doğru  döndüğünde, sokak lambasının altındaki bankta oturan Wei'yi gördü. Hemen yanına koşup oturdu.

      "Merhaba Wei ben  Lan Wangji."

     Bir tepki yoktu.

     "Hey Wei!"

     Ona dokununca uyuduğunu anladı. Gülerek yüzünü izledi. Tanrım o çok güzeldi, uyurken bile insanda kucaklayıp sevme hissi uyandırıyordu. Wangji kafasını omzuna koyup beklerken o da uyuya kalmıştı.

     Gözlerini açtığında, o parıltı ışıklarla bakıyordu Wangji'ye. Kalbi yerinden çıkmak üzereydi. Anladı ki onu sarhoş diye koltuğa yatırmış dokunmayacaktı. İçi sıcacık oldu Wangji'nin.

     Ama, güzel bir gecenin sonunda herşey ters dönmüştü.

     Ne yazık ki o sözler her şeyi bir anda yıkmıştı. Wei onu bir kaç gecelik eğlence olarak görmüştü. Wangji hayal kırıklığını nasıl atlatacaktı, onu nasıl unutacaktı? Bilmiyordu.

     Wangji bu yaşına kadar kimseyi hayatına almamıştı. Daha 2 yıl önce ebeveynlerini korkunç bir şekilde trafik kazasında kaybetmişti ve yakın olduğu kimse de yoktu. Ailesinden kalan şirketi çalışanlarını ortak ederek güvendiği baba dostuna bırakmıştı. Ara sıra onlara yardımcı olurdu. Ama iki yıldır elini ayağını çekmişti her şeyden.

     O gece de çalışanları yıl dönümü kutlamasına davet etmişti Wangji'yi. O da insanları kırmamak adına katılmıştı. Keşke gitmese miydi, yoksa ilk kez aşkı tanıyan kalbi için mutlu mu olmalıydı? Sonu acı olsa bile?

     Kararını vermişti. Şehir dışında ki emektar çalışanlarla yaşayacak, kitap çevirileriyle kendini de oyalayacaktı. Paraya ihtiyacı yoktu. Ailesinden kalan servet ona iki yaşam boyunca yeterdi. Evlenmeyecekti, çocuğu da olmayacaktı nasılsa. Zaten tercihi hiç kadınlardan yana olmamıştı. Üniversite de bir erkekten hoşlandığında anlamıştı kendini. Belki ailesini kaybetmeseydi o kişiyle olabilirdi, üniversiteyi son yılında dondurmasaydı tabi.

     Şirket işlerini ise oldum olası sevmemişti. Bir başkasına satmaya da gönlü razı olmuyordu. En iyi çözümü tüm hisseleri çalışanlara devrederek onlara bırakmakta bulmuştu. Gayrimenkulleri ona fazlasıyla yeterdi biliyordu. Gece hayatı yoktu. Kendi halinde mütevazi yaşamayı seviyordu. Çeviriler yaparak, hem vakit geçiriyor hem de sevdiği kitaplara zaman ayırmış oluyordu.

     Yibo, içe kapanık bir gençti. Kitapların yanı sıra fotoğraf çekmeyi de seviyordu. Bu nedenle şehir dışındaki evleri onun için bir sığınak ve hobileri içinde mükemmel bir yerdi. Boş saatlerinde doğaya çıkar, fotoğraflar çekerdi. Kimbilir belki birgün sergi bile açabilirdi? Tüm bunları, Wei ile tanışmadan önce düşünüyordu. Şimdi ise, herşeyden vazgeçmiş, biraz daha kapanmıştı içine. Aşık olmak acı çekmekti, bunu anlamıştı o gece. Kendine kızıyordu en çok. Belki o adam Wangji'yi gecelik macera arayan biri sanmıştı. Haklıydı, kim daha ilk tanışmalarının akabinde yatardı ki?

     Wei'ye de kızıyordu. Neden kızdığını bilmiyordu? Belki biliyor kabul edemiyordu. Yanılmıştı işte. İlk görüşte aşk tek taraflıydı, buna inanan Wangji'ydi sadece. Karşıdan bunu beklemek aptallıktı ve o bu aptallığı yapmıştı.

       Wizard ~ Büyücü ~ Wangxian ~ YİZHAN~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin