Merhabalar, bu hikaye benim ilk göz ağrım, ilk fic başlangıcı. Burada en yeni olduğum dönemde yazmıştım ama buraya nasıl aktaracağımı bilmiyordum. Canım, Deniz'im yardım teklif etti, büyük bir emek vererek her sayfayı tek tek yazdı, ilk hikayem onun sayesinde ve onun sayfasında yayın hayatına başladı.
Sonradan bana da bunun nasıl yapılacağını öğretti ve diğer hikayelerle devam ettim. Bu ilk acemiliğimdi, çok eksiklerim vardı (hala da var) Bugün onların birazını telafi ettiğimi düşünüyorum. Yeni düzenlemesiyle BÜYÜCÜ yeniden kendi sayfamdan sizlere sunuluyor. Umarım keyif alırsınız, iyi okumalar ve teşekkürler.15/Ekim/2022
~~~~~~~~~~~~~
Ilık bir ilkbahar gününün, sabah saatleri geride kalırken, genç bir adam kafeteryada çayını yudumluyordu, aynı zamanda düşüncelere dalmıştı. Yakışıklı ve dikkat çekici adam, tüm ilginin üstünde toplandığının farkında değildi. Neredeyse omuzlarına inmiş olan saçlarında dolaştırdı elini dalgınca. Koyu kahve gözleri sanki birer dipsiz kuyu gibiydi.
Wei Wuxian'dı genç adamın ismi. 5 yıl önce Güney California Üniversitesi Mimarlık bölümünü bitirmişti. Akabinde arkadaşı ve sırdaşı olan Chang'in aile şirketinde beraber iş yapmaya başlamışlardı. Chang, Wei'den beş yaş büyük olmasına rağmen üniversiteye geç başlamış ve Wei ile birlikte okula giderek, arkadaşıyla beraber mezun olmuştu.
Wei, 4 yıl içinde şirkete ortak olmuş ve en üst kademeye kadar yükselmişti. Bu yükselişte, şirketi babasından devir alan Chang'in rolü hiçbir zaman olmamıştı. Çünkü Wei gerçekten çalışkan, dürüst biri olarak bileğinin hakkıyla bu konuma gelmişti.
Beşinci yılında tatil planlarını harekete geçirmek istedi. Uzun zamandır arzuladığı bu tatilde yalnız olmak istemiyordu. Wei, çok küçük yaşlarda babasını kaybetmişti. Üniversitede dekan olan annesini de iki yıl önceki vefatıyla beraber kaybederek iyice yapayalnız kalmıştı. Chang ve diğer arkadaşları olmasa bu durumu atlatamayabilirdi. Çin'e 2 yıl önce cenaze için gittiği günden beri ayak basmamıştı tekrar.
Hem anne hem babasını ziyaret etmeliydi hem de doğduğu büyüdüğü yeri özlemişti. Bu nedenle oraya gitmesi gerektiğini düşünüyordu.
Aslında bir rüya görmüş ve gördüğü rüyadan epey etkilenmişti. Sanki onu oraya çeken bir şey ya da biri vardı.
Düşünceleri Chang'in seslenişiyle bölündü. *Wei Wuxian* diye bağıran arkadaşını gülerek karşıladı. Daha akşam ayrılmışlardı ama her daim birbirlerini görmekten hep mutlu oluyorlardı.
"Derinlere dalmış ne düşünüyordun söyle bakalım?"
Chang'in sorusunu birazdan cevaplayacağını belirten Wei, Lian ve Rendi'yi görünce gülümsemesini büyüttü. Onlar hem üniversite hemde iş arkadaşları olarak ayrılmaz dörtlüydü. Sonradan Lian, Hua ile Rendi ise Shun ile sevgili olunca, grup sayısı altıya çıkmıştı.
Kızlar biraz gecikerek katıldı bu toplanmaya. Aralarında ne kıskançlık, ne kibir, ne de başka kötü bir duygu hiçbir şekilde yoktu. Hepsi de Çin'den göç ederek Amerika'ya yerleşen ve hatırı sayılır servetlere sahip olan ailelerden geliyordu. Bu konuda onlardan ayrılan sadece Wei'di. Ailesinden çok büyük miras kalmamıştı ama onu rahatça geçindirebilecek bir hayata sahipti. Çalışarak edindiği parayla, bir hayli servet sahibi bile sayılabilirdi artık.
"Tatil!" Dediğinde Wei, hepsi aynı anda kendisine döndü.
"Bir aylık Çin'e gitmeyi planlıyorum ama sizin de gelmenizi çok istiyorum."
Söylediği bu haberle beraber, herkesin gözleri büyümüştü ve şaşırmışlardı. Bir kaç saniyelik şoktan sonra kızlar ellerini sevinçle çırpmıştı. Çünkü sevgilileriyle yaşayacakları bir aylık tatil onlar için çok cazipti.
Chang "Ben izin işlerini ayarlıyorum, siz hazırlığa başlayın." dediğinde karar verilmişti. Hepsi birlikte bağırdı.
"Bekle bizi Çin!"
Her birinin kahkahası, ortamı iyice şenlendirmişti.
Wei arkadaşlarından ayrılıp dairesine girdiğinde derin bir nefes verdi. Çin'de onun neyin beklediğini bilmiyordu ve kötü bir şey olup olmayacağını da düşünmeden edemedi. Pişman olmamayı diledi içinden.
Yalnızdı Wei evinde ve hayatında sadece arkadaşları vardı. Çalışmaktan dolayı özel hayatını ötelemişti. Hatta mümkünse Çin'den dönüşte artık bir sevgili, bir eş, bir çocuk sahibi olabilirdi. Düşünceleri ve yalnızlığı sanki ilk kez ona bu kadar dokunuyordu.
Viskisini yudumlayarak yatak odasına doğru adımladı. Öyle yorgundu ki vücudunu yatağa bırakır bırakmaz hemen uykuya dalmıştı. Bir zaman sonra Wei ter içinde korkuyla uyandı ve bir kadının ona seslenişini duydu. *Wei beni bul* diyordu o ses ve bağırarak uzaklaşıyordu. Wei neler oluyor diye düşündü. Aslında bu rüyayı ikinci kez görüyordu ve gördüğü rüyada Çince yazılar vardı ve çok belirgindi. Wei hem gergin, hem de merakla sabahı zor etmişti o gece.
Çin yolculuğu
On gün sonra her şey ayarlanmış ve en sonunda Çin'e doğru yola çıkılmıştı. Wei'nin içindeki heyecan giderek büyüyordu. Bilinmezlikten hem korkuyor, hem de o bilinmezliğe karşı çekiliyordu.
Çin'e ayak bastıklarında ise herkes büyülü bir atmosfere girmiş gibiydi. Pekin'de kalacakları evler ayarlanmıştı çoktan. Şehire taksilerle giderken Chang bütün yol boyunca uyuyamadığını iddia ederek homurdanıyordu, oysa en rahat uyku çeken kendisi olmuştu.
Pekin'de herkese ayrı ayrı ev tutulmuştu ve hepsi aynı semtteydi. Sadece çiftler birlikte kalıyordu ve evleri diğerlerinden biraz ayrıydı. Chang ve Wei'nin kiraladığı ve kalacakları villalar yanyanaydı. Özel hayata saygıdan dolayı yapılmıştı bu planlama.
Wei ve diğerleri evlerine dağılmış , sabah kahvaltı için buluşma sözü verilmişti. *Yine yalnız bir gece daha* diye düşündü Wei. Niye son günlerde bunu aklına getirdiğini kendisi de bilmiyordu. Aslında uzun yıllardır yalnızdı ve bir kez olsun bu duyguyu hiç tatmamıştı. 'Her şey o rüya ile başladı' dedi kendi kendine.
Yalnızlığı çağrıştıran bir şey yok gibi görünse de, *beni bul* diyen ses mi onun hislerini kuvvetlendirmişti? Anlayamıyordu. Tüm bu düşünceler içinde Çin'deki ilk gecesinin karanlığında uykuya dalıp gitti en sonunda.
Dip not;
Olayların başlangıç tarihi 2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wizard ~ Büyücü ~ Wangxian ~ YİZHAN~
Fiksi PenggemarBir rüya ile başladı herşey. Ve bir büyücü Wei'yi aşkın kucağına attı. New York'tan Çin'e aşkını bulmaya gelen Wei, aşkını bulduğu gecenin sabahı kaybetti. Şimdi ortada, ne büyücü vardı, ne de aşkı. Üstelik Wei...