21

85 10 12
                                    

     Hazırlanan dört kişi, otelden ayrılıyor, mutluluğun kucağına adeta uçar gibi yürüyorlardı. Wangji ve Wei ortalarında zıplaya zıplaya yürüyen oğullarının ellerini tutuyordu. Feng teyze arkalarından gıptayla bakıyor Tanrı'ya şükrediyordu.

     Çok değil, az zaman sonra bu tabloya bir kişi daha eklenecek, aile artık yarım olmaktan çıkıp bütünleşecekti.

     Eve geldiklerinde öğlen saatlerini çoktan geride bırakmışlardı. Bu kez Wangji heyecandan bayılmak üzereydi. Kapıyı çalmalarına gerek yoktu, bahçeye girişlerini izleyen gözler arasında Juan-Yu'da vardı.

     "Geldiler, geldiler."

     Bahçeden kapıya koşturuyordu.

      "Geldiler, babalarım ve kardeşim geldiler."

     Hepsi zaman durmuş gibi bir saniye yerinden kıpırdayamadı. Wangji yere diz çöküp kollarını açarken göz yaşları özleminin büyüklüğünü anlatıyordu.

      "Baba, babacığım."

     Juan Yu hiç bekletmeden babasının kucağına sığınmıştı bile. Wangji'de tıpkı Wei gibi özlemle öpüp kokluyordu kızını.

(Of ya yazarken ağlayan bir yazar olur mu? Kurgu olduğunu bilerek hem de 🥺)

     Wangji kızının yüzünü sevmeye, öpmeye doyamıyordu.

      "Bak bebeğim sana kardeşini de getirdim."

     Wangji onlara bakan Sying'i gösterdi. Juan-Yu ve Sying babalarının kucağından birbirlerine baktılar, hiç hareket etmiyorlardı. Birden ağlayan iki çocuk, birbirlerine sarılarak *Kardeşim*  diye herkesi de ağlatıyorlardı.

     Nihayet büyük kavuşma gerçekleşmişti. Onlar ermiş muradına.... Şaka şaka, biraz da mutlu sonla neşelenelim değil mi????

     Kocaman bir mutluluk onları tümüyle sararken içeriye yürüdüler.

     "Bir dakika bekleyin."

     Chang içeriyi işaret etti herkese.Aradan bir kaç dakika geçmişti.

     "Gelebilirsiniz."

     Salona girdiklerinde büyük bir yazı karşılıyordu onları.

     "Wangji ve Sying Evinize Hoşgeldiniz."

     Salonu gören beş kişi inanamaz gözlerle bakıyordu. Bu karşılama töreni muhteşemdi, her yerde balonlar, süsler vardı. Chang ve diğerleri konfetileri patlatırken evden şen kahkahalar yükseliyordu. Onları izleyen Melek gözlerinden süzülen yaşları silme zahmetine girmedi bile.

     "Artık bütünsünüz ve mutluluk her daim sizinle. Bir sonraki hayatınızda görüşmek üzere hoşçakalın."

     Melek tekrar gök yüzünde kaybolmuştu.

          ~ Bir Ay Sonra ~

     Chang, Lian, Rendi Weiyi; Ming Jie, Hua, Shun ve Feng teyze Wangji'yi yatıştırmaya çalışıyordu. Sying ve Juan-Yu bir o odaya bir karşı odaya koşturmaktan büyük bir keyif alıyorlardı. Bugün babaları evleniyordu. Bu tatlı koşturmaca Wei ve Wangji'yi telaşlandırmış, bir şeyler ters gidecek diye korkudan titremelerine sebep olmuştu.

     Bu nedenle grup ikiye ayrılmış ayrı ayrı ikisini hazırlıyor ve heyecanlarını yatıştırmaya uğraşıyorlardı.

     "Benim kalbim atmıyor galiba, ben ölüyor muyum Chang bana bak. "

     Wei Chang'i delirtiyordu.

     "Hala rüyada değilim değil mi?"

     Wangji de Feng teyzesine  sorup duruyordu.

     Chang Wei'ye dönüp sabırla cevap vermişti.

     "İyisin Wei, hatta benden bile iyisin. Senin heyecanlı halin beni bugün öldürmezse hesabını sonra soracağımdan emin ol."

     Diğer oda da bir çığlık kopunca Wei korkuyla sıçradı.

     "Wangji bağırdı. Ne oldu ona? İyi mi?"

     Ayağa fırlamıştı Wei.

      "Sen sakin ol Wei ben hemen bakıp geleceğim."

     Rendi odaya döndüğünde gülüyordu. Wei'nin içi rahatladı, kötü bir şey olsa Rendi gülmezdi öyle diye düşündü.

      "Ne oldu Rendi ne varmış?"

     "Bir şey yok Lian Wangji rüya gördüğünü sanıyormuşta..Shun da ona çimdik atınca bağırmış, artık nasıl bir çimdikse o."

     Hepsi kahkahalarla gülerken Wei dudağını bükmüş ağlayacak gibi olmuştu.

     "Wangji'min canını yakmayın."

     Ve bu büyük telaşın içinde Wei ve Wangji Rahibin karşısına geçti.

     "Yüzükler." (Yok merak etmeyin o klişe yok)

     Chang ve Feng teyze yüzükleri onlara uzattı.

     Wei ilk yeminini söylerken gözlerini ruh eşine, biricik aşkına dikmişti.

     "Lan Wangji, seni bu hayatım ve diğer hayatlarımda da eşim olarak kabul ediyorum. Kalbimde sonsuza dek kalmayı kabul edersen beni dünyanın ve cennetin en mutlu kişisi yapacaksın. Ben seni bir ömürden bile çok sevip, daima yanında olacağıma yemin ediyorum."

     Alkışlar, ıslıklar arşa yükselirken Rahibin el işaretiyle Wangji yemine başlamıştı.

    "Wei Wuxian her dünyada ve her hayatta daima seninim. Seni eşim olarak kabul ediyorum. Sen benim dünyam, cennetim, evimsin biricik ruh eşim. Kalbimin seçtiği ilk, tek ve son aşkımsın. Daima yanında olup, seni sevip sayacağıma yemin ediyorum." (Yaa çok minnoş oldum ben kalbim orada gibi küt küt attı.)

     Yine alkış, ıslık sesleri arasında babalarının yanında duran Sying ve Juan Yu *Öp, öp, öp.* diye tezahürat yapıyorlardı. Salondaki herkes de bu isteğe katılmıştı. Wei Wangji'nin dudaklarına masum küçük bir öpücük kondurmuştu.

     O sırada bir ses;

     "Durun bu düğün olamaz..."

     (Demedi tabiki de yazarınızdan minik bir şaka) 🤗

       Wizard ~ Büyücü ~ Wangxian ~ YİZHAN~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin