Merhabaaaaaaaa nasılsınızzzz
Yepyeni bir bölümle geldimmm.
Bölümü saat olarak biraz geç attım maalesef çünkü erkek arkadaşımın doğum günü vardı bu hafta o yüzden hep onunla ilgilendim.
Bu bölümde yavaş yavaş bir şeyler olmaya başladıı 🔥🔥
Birde bu bölüm çok uzun oldu bebisler umarım seversinizzz
Bu bölümle ilgili yorumlarını benimle paylaş ki kocaman gülümseyerek okuyabileyeyim.
Yoksa ⭐yıldıza⭐ dokunmadın mı? Yok yok canım sen oy vermişsindir ❤❤❤
ve satır aralarına lütfen düşüncelerini bırak ki bileyim ne düşündüğünü
Size bölümü yazarken dinlediğim şarkıyı bırakıyorum...
Keyifli okumalar ♡
27 Aralık '22
Kapının önüne geldiğimde beynim hala kaçmam için komut veriyordu. Ardında Ejder'in olduğunu bildiğim kapının kolunu indirdim. Oradaydı. Heybetli omuzları gözlerime çökmüş göründü. Bunun bir yanılsama olduğundan emindim. Cihan Kalenderoğlu bugüne kadar girdiği bütün savaşlardan zaferle ayrılmıştı yine böyle olacağından emindir. Acaba hissediyor muydu bu yenilgisini?
Masanın önüne yerleştirilmiş iki deri sandalyeden birinin önünde oturuyordu. Benim geldiğimi fark etmemiş gibiydi. Dikkati kucağına aldığı ellerindeydi. Avuçları yukarı bakacak şekilde duruyordu elleri. Yanına ilerledim. Ahşap parkede ayakkabılarımın çıkardığı ses onu girdiği transtan çıkaramamıştı. Karşısındaki sandalyeye oturduğumda transtan çıkmış gibi yüzüme baktı ve ben onun yüzünün an be an aydınlandığına şahitlik ettim.
Yüzünde bir tebessüm belirdi. "Geldin." dedi. Tüm gecenin yükünü omuzlarında taşımış hali sesine yansımıştı.
Onun bu haldeyken bile ben geldiğim için mutlu olması gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Yine de gülümsemeye çalıştım. "Çünkü çağırdın."
Duraksadı, gülümsemesi yüzünde dondu dolan yeşil gözlerime kilitlendi siyah gözleri. Boğazını küçük bir öksürükle temizledi, "Kapıdan girenin sen olmayacağına o kadar emindim ki bakma gereği bile duymadım. Ancak sen geldin ve şimdi açılan bütün kapılardan senin gelebilme ihtimalini düşüneceğim."
23 Aralık '21
Aklıma gelen şey ile menüden ne yiyeceğine karar vermeye çalışan Cihan'a baktım. Çatık kaşları ellerimle düzeltme isteği uyandırıyordu. Menüde onu sinirlendirecek ne olabilirdi ki?
Ona baktığımı hissedip kafasını menüden kaldırdı. Şimdi yüzünde sorgular bir ifade vardı. Onu dikizleyen bir sapık olduğumu düşünmemesi için aceleyle konuştum, "Hediyem için teşekkür etmeye fırsat bulamadım. Gerçekten çok beğendim. Teşekkür ederim." dedim.
Bana, üzerinde patenci bir kadın olan bebek mavisi ve beyaz renklerin hakim olduğu bir müzik kutusu almıştı. Kutu açıldığında, benim eşliğinde kaymayı en sevdiğim şarkı olan Ravel'in Bolerosu çalıyordu. Eskiden artistik buz pateni yaptığımı nereden öğrendiğini bilmiyordum ama bu bir sır değildi. Hala Ankara'da zaman zaman kaymak için piste gidiyordum. Bu şarkı çalarken kaydığım tonlarca video vardı sosyal medya hesaplarımda. Muhtemelen oradan görmüştü. Babam dolayısı ile beni araştırdığını biliyordum. Etkilenmediğimi söylesem yalan olurdu ince düşünülmüş bir jestti.
![](https://img.wattpad.com/cover/309311840-288-k16803.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Matı
RomansaBaşımı koltuğun sırtına yaslayıp gözlerimi kapattım. Yorgunluktan kısık çıkan sesim ile, "Bana bir masal anlat." dedim. Bir masal anlatırsa uyuyabilirdim. Uyku erişebildiğim en iyi kaçıştı. Başını koyduğu dizlerimde rahatsızca kıpırdadığını hisset...