Haziran, Londra
"Kalk şu koltuktan!" Yüzüme doğru fırlattığı yastığa yüksek sesi eşlik etti. "Patlatıcam şimdi suratının ortasına Jungkook! Gülme! Çıldırtma beni, kalk!"
"Bir kere öpersen kalkarım." Benden bıkmış gibi -ki gerçekten bıktırmıştım- derin bir nefes alıp verirken gözlerini kapattı. Ardından sıktığı dişleri oynattığı çenesinden belli olurken konuştu. "Çocuk musun sen? Ha?!" Bir yastık darbesi daha, tam yüzümün ortasına. "Çocuk musun!?" Cevap vermeme fırsat vermeden bütün sinirini yastıktan ve benden çıkarıyordu. Taehyung, anlaşılacağı gibi biraz gergindi.
Bütün yaz boyunca kalacağımız evi düzene sokmaya çalışıyorduk ama her şey o kadar dağınıktı ve o kadar düzelmiyordu ki biz plakları düzenlerken yorgunluğa dayanamayıp kendimi koltuğa atmıştım. Taehyung da haklı olarak yepyeni koltuğa terli ve kirlenmiş üstümle, üstelik hiç de temiz olmayan terliklerimle yattığım için beni boğmak istiyordu. Bir de tabii etrafı bok götürüyor olması da onu biraz strese sokmuştu.
Aslında sabahtan beri uğraşıyorduk. Taehyung'un annesi, babası, ben, hepimiz uğraştık evi yoluna sokmak için ama pek fayda etmedi. Çok eşyamız olmayacağını düşünüyordum ama Taehyung'un lisedeyken, yani İngiltere'de ailesinin yanında yaşarken sahip olduğu bütün eşyaları da bu eve geçirince pek de kolay olmamıştı.
Bu evi üç ay staj yaparken kalıp sonra dönecekmişiz gibi dizmiyorduk asla. Çünkü bu ev, Taehyung ile benim beraber yaşayacağımız evdi. Hem yazın, hem de ilerleyen yıllarda.
Bunu söyleyen ben değilim, Taehyung'un annesi. Bizim buraya yerleşmemizde ve yakınlarında yaşamamızda o kadar istekli ki bunun için her şeyi yapmaya hazır gibi duruyor. Açıkçası bizim de işimize geliyor çünkü ikimiz de Seul yerine Londra'da yaşamayı tercih ederiz. Üstelik Taehyung'un babasının yardımıyla burda çalışacağımız şirkete kadar her şeyimiz hazır bir şekilde bizi bekliyor.
Annesi bahar döneminin final sınavlarını da verip üçüncü sınıfı bitirdiğimiz an bizi arayıp -evet bizi, Taehyung'u ayrı, beni ayrı aradı- bize bir ev bulduğunu ve hemen yanlarına gitmezsek bizi silip atacağını söyledi. Durum böyle olunca da staj için Temmuz ayının başlarında geleceğimiz Londra'ya Haziran'da, finallerin ardından bir hafta içinde toparlanıp gelmek zorunda kaldık.
Ardından da evi tutmak bizim için çok da büyük bir karar değildi çünkü birkaç aydır konuştuğumuz bir şeydi. Seul'deyken ikimizin tek bir eve çıkmasını sık gündeme getiriyorduk çünkü zaten ya onun evinde ya benim evimde kalıyorduk ve iki ayrı kira ödemektense -tabii başka açılardan da daha rahat edebilmek için- tek bir evde olmak daha mantıklı diye düşünüyorduk.
O işi halledemeden Londra'ya geldiğimizde de bari burda tek bir evde kalalım diye düşünüp bütün birikmişimizi bu eve yatırmıştık. Hiç yardım almadan, sadece birikimlerimizle, sadece ikimizin evi.
Anne ve babasının evine de oldukça yakındı ev. Bu da ayrı bir artıydı bizim için çünkü bunca yıl uzak kaldıktan sonra aileden daha fazla uzak kalmayı istemedik.
"O yastığı bir kez daha suratıma vurursan burdan kalkıp seni boğarım."
Durdu, düşünüyor gibi bir ifade takındı. Ardından da yastığı savurdu ve suratıma çarptı.
Koltuktan sahte bir hırsla kalkıp ona doğru yetişmeye çalışırken Taehyung çoktan elindeki yastıkla koridora doğru kahkaha atarak koşmuş ve benden kaçmıştı. Fakat elimde daha büyük bir koz vardı. İstediğimi elde etmek için kullanabileceğim başka bir şey.
Yerleştirmeyi bitiremediğimiz plaklara elimi atıp Taehyung'un bıkmadan her gün en az bir şarkısını dinlediğini bildiğim Cry albümünün plağını aldım. Bu, Taehyung'un hassas noktasıydı. Onun için çok değerliydi ve buna zarar verirsem kesinlikle beni gebertirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cardigan, tk
Fanfictionjungkook, onun yaralarını yıldızlamak isteyen taehyung'a bir türlü karşı gelemiyordu. •semeXseme