gençken hiçbir şey bilmediğini varsayarlar

5.6K 618 324
                                    

Kafeyi kilitleyip çıkalı 2-3 dakika oluyordu. Beomgyu montunun cebindeki paketi çıkarıp önce kendi dudakları arasına bir dal götürdü, ardından diğer cebindeki çakmağı ararken paketi bana doğru uzattı almam için. Aldım ve kendi dudaklarımın arasına yerleştirdikten sonra kendi çakmağımla yaktım sigarayı.

Başkası ikram etse büyük ihtimalle almazdım ama Beomgyu ile aramızda böyle şeylerin konusu olmuyordu. Bugün o ikram ederdi, yarın ben. Teşekkürlere ve ricalara gerek duymadan iletişim kuruyorduk. Sanki bir kelime fazla konuşsak israf olacaktı.

"Daha iyi misin?"

Dudaklarındaki sigarayı parmakları arasında geri çekerken konuştu, "İyiyim. Soğuk soğuk çarpan rüzgar kendime getirdi beni."

Bakışlarımı ondan çekip uzun kaldırımın sonuna doğru baktığımda, uzaktaki binalardan birine yaslanmış, kolları göğsünde bağlı bekleyen birine takıldı gözlerim. Onun Kang Taehyun denen çocuk olduğunu anlamam çok zamanımı almadı çünkü yaslandığı duvarın hemen yanındaki sokak lambasının ışığı sağ olsun, onun saç rengini ayırt edebiliyordum.

Gri desem değil, sarı desem o da değil. İlginç bir saç rengi vardı. Fark ettiyseniz renge isim bile veremedim, o derece ilginç.

Beomgyu o çocukla sevgili miydi bilmiyordum. Sadece arkadaştan fazlası oldukları kesindi. Onları üç ya da dört kez kafenin tuvaletinde öpüşürken yanlışlıkla basmıştım. Bundan ziyade Taehyun'un Beomgyu'yu görmek için kafeye gelmesi, ve Beomgyu'nun da onu her gördüğünde aptal aptal sırıtmaya başlaması daha çok olanak veriyordu sevgili olmalarına. Beomgyu ile benziyoruz demiştim ya. Geri alıyorum. Ben asla böyle aptal aşık olmadım, ve olmam da.

Tek elimi ceketimin cebine atarken diğerini hafifçe kaldırarak Taehyun'a doğru salladım yürürken. "Hm hm. Tabii, eminim seni kendine getiren şey soğuk rüzgardır."

Beomgyu ağzından kısık bir gülüş kaçırdı ve başka bir cevap vermedi. Daha doğrusu veremedi çünkü çoktan Taehyun'un yanında durmuştuk bile. Boşta kalan eliyle onun omzuna vururken başını "hadi" der gibi salladı.

Kaldırımın sonundan sağa döndüğümüzde, evime yaklaşmıştım. Bu da içten içe sevinmeme sebep oluyordu. Birazdan evime girip, o nankör kediyi ezmemeye çalışarak uyuyacaktım yatağımda. Belki yarın yine kalkıp aynı boku yaşayacaktım ama şu an önümdeki uyuyarak geçireceğim 5-6 saate o kadar odaklanmıştım ki, yarın yine kampüse ardından da kafeye dönecek olma fikri rahatsız etmiyordu beni.

Hem belki biraz şanslıysam bugünden daha güzel olurdu yarın. Belki yarın 5. sıranın 4 koltuğu da dolu olmazdı ve huzur içinde dersimi dinlerdim.

Beomgyu ve Taehyun'a "görüşürüz." derken apartmanın girişine doğru adımladım. Dış kapıyı açmak için ceplerimde anahtarımı aradım ama iki cebimde de yarım bir paket sigara ve eski bir çakmaktan başka bir şey yoktu.

Çıktığım birkaç merdiveni geri inip anahtarı oralarda düşürüp düşürmediğimi kontrol ettim. Ve haklıydım. Şanslıyım ki tam apartmanın önünde düşürmüştüm.

Eğilip anahtarı yerden aldıktan sonra tekrar kapıya yöneldiğimde sokağın sonuna doğru yürüyen ikiliye takıldı gözlerim. Beomgyu boyunun avantajıyla kolunu Taehyun'un omzuna sarmıştı, Taehyun'un eli ise onun belindeydi.

Biraz daha yürüdüklerinde Taehyun onun belindeki parmaklarını oraya biraz daha bastırıp Beomgyu'nun huylanmasına ve dudaklarından yüksek sesli ufak bir kahkaha sızmasına sebep olmuştu.

Daha genç olduğu için onun böyle şeyler hakkında hiçbir şey bilmediğini düşünürdüm. Ne bileyim, böyle -cilveli olarak mı tanımlanır bilemiyorum- hareketleri yaparken hayal etmemiştim onu hiç.

cardigan, tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin