[şarkıyı Taehyung radyodan şarkı açtığında başlatırsanız güzel olur!]
"Jungkook kapıyı kıracaksın amına koyayım! Yavaş ol biraz. Alarmalar çalışacak yoksa." Yüzüncü kez tekrarladığı şey söylemekte haklıydı çünkü gerçekten biraz daha uğraşırsam alarmların devreye girme ihtimali çok yüksekti.
İş çıkışına doğru teftişe gelen patron, tezgahtan ileri gitmeye zahmet etmediği için sadece kasadaki Beomgyu'yu görmüş, arkada kalan mutfakta bulaşıklarla boğuşan beni ve Taehyung'u görmemişti. Hoş, biz de onu görmemiştik zaten.
Bizi fark etmeyip onunla muhattap olmadığımız kısma kadar her şey güzeldi. Patron lavaboyu kullanmak için birkaç dakikalığına ortadan kaybolduğunda, Beomgyu da büyük ihtimalle bunu fırsat bilerek kabanını ve şemsiyesini alıp kafeden çıkmıştı. Büyük ihtimalle patronun bizi fark etmeyecek kadar akılsız olduğunu düşünmemişti. Ama öyleydi.
Patron lavabodan çıktıktan sonra bir süre, yaklaşık 2 dakika kadar, Beomgyu'nun o yokken çıkmasına sinirlenip saydırmıştı. Beom'u pek sevmiyordu, hatta pek değil, neredeyse hiç sevmiyordu. Her hareketinden belliydi ama kovamıyordu da. Sonuçta adı üstünde, 'meşhur garson'un meşhurluğu çok işine geliyor, eli daha çok para görüyordu. Sevmese de katlanmak, maaşına sık sık zam yapmak zorundaydı.
İki dakikanın ardından cırtlak mavi kabanını giyip altın saatini bileğinde düzelttikten sonra, kafeyi kilitleyip çıktı. Daha doğrusu, çıkmış. Biz bunu fark ettiğimizde sigortaların bazıları çoktan kapatılmış, ısıtıcılar devre dışı bırakılmıştı.
Işıkların kapandığı an bir terslik olduğunu anlayıp mutfaktan dışarı hızlıca adımlayıp etrafa baksam da arabanın egzoz sesi çoktan sokağın duvarlarında yankılanmış, ve arka farların yaydığı ışık çoktan yok olmuştu. Taehyung arkamda telefonunun fenerini açmıştı ama bu aydınlık da en az farlarınki kadar kısa sürmüştü çünkü telefonu çok dayanamadan kapanmıştı. Benim telefonumsa zaten yanımda bile değildi. Çok kullandığım, elimin çok gittiği bir şey olmadığı için sabah evden çıkarken salondaki kısa komodinin üstünde unutmuştum.
Bu şekilde kapalı kalmış şekilde geçen birkaç dakikanın ardından şimdi bu hâldeydik. Ben kapıyı zorluyor ve bir umut açılsın diye tanrıya yalvarıyordum. Taehyung ise arkamda oyalanırken benim kapıyı zorlamamın aksine mantıklı çözümler arıyor, telefonunu şarj edebilecek bir şey arıyor, ya da sigorta kutusunun yerini bulmaya çalışıyordu.
Panik anında benim aksime sinirlerini kontrol edip daha mantıklı davrandığı açık bir gerçekti.
"Zaten kapıyı ileri geri sallayıp kapı kulbunu çevirmek defalarca kilitlenmiş kapıyı açmayacaktır. Açılacağına seni ne inandırdı? Nesin sen? Profesyonel hırsız mı?" Haklıydı ama şu an üstüne gelmesi gereken kişi ben miydim?
"Oradan bana laf yetiştireceğine bizi burdan çıkaracak bir şey düşün."
"En azından senin gibi başımızı belaya sokacak bir şeylere kalkışmıyorum."
İkimiz de doğal olarak çok gergindik ve bunun sinirini birbirimizden çıkarıyorduk. Uğraştığım kapıyı daha fazla zorlamamaya karar verip kısık bir küfür savurarak sertçe bir tekmeyi kapıya geçirdikten sonra arkamı döndüm. Bu sırada Taehyung da kapanmış telefonunun açma tuşuna peşpeşe defalarca bastıktan sonra o da pes edip telefonunu mermer tezgahın üzerine fırlatmış ve telefonun tezgah üstünde ileri doğru hızla kayışını izlemişti. Kelimenin tam anlamıyla kapana kısılmıştık.
İkimiz de ellerimiz belimizde etrafı incelerken bir çözüm düşünüyorduk ki dışarıdan gelen şimşek sesi bakışlarımızın dışarıya çevrilmesine neden oldu. Zaten sabahtan beri ara ara yağmur yağıyordu ama bir dahakinin çok daha şiddetli olacağı çakan şimşeklerin sesleri ve ışıklarından belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cardigan, tk
Fanficjungkook, onun yaralarını yıldızlamak isteyen taehyung'a bir türlü karşı gelemiyordu. •semeXseme