0

221 7 3
                                    

0

İstila...

Zorla zihnime, duygularıma ve en acımasızı da Babama benim babama doğrulutan o uzun namlulu silah. Ben de o namlu önünde varlığım olan bu fertin önünde kollarımı açmış siper oluyorum. Almayın onları almayın benden. Zihnim olmazsa bu labirentten beni çıkartacak sinyali göremezdim. Duygularım olmazsa babamla ile kavuştuğumuz da ağlayamazdım, hissedemedim o mutluluğu ama ben o mutluluk için şavaşıyordum.

Babam. Baba. Ba... Sen soldan sağa 4 harf , birbirinin alt kümesi olan B ve A harflerinden ve birbirinin aynısı 2 heceden oluşuyorsun ama benim için 2 heceden daha da fazlasısın. Sen benim kalbimi durdurma sebebim, küllerimin karışmasını istediğim adamı susturma nedenimsin.
Baba. Kurtaracağım seni. Tekrardan ülkene getireceğim seni. Gerekirse hain diye anılırım. Gazetelere fotoğrafım asılır. Tüm cihanda kellem aranılır ama yine de seni vatanına getireceğim. Sana hain diyen o lisanlar ket olacaklar. Bunu ne olursa olsun yapacağım isterlerse karşılığında... Karşılığında İzmir saat kulesinin önünde bombalarla dikilmemi söyleyip ortalığı karıştırmamı istesinler ya da Kale'deki kariyerimi bitirecek olan o hamleyi yapmamı istesinler. Gram umurumda değil Baba. Yeter ki gel. Yeter ki gel sen. Allah şahidim şeytana da boyun eğerim. Cennetten de kovulurum ama Özledim baba. Özledim.
Sayonara Baba.

4 Kasım...

Sisli bir akşam ve Aylin yine ve diğer günlerde olduğu gibi televizyon karşısında aynı şeyleri dinlemesine rağman belki başka haber görebilirim diye kanalleri geziyordu. Kanalı değiştirmek için tekrardan düğmeye basmıştı ama bir değişiklik olmadı hâlâ aynı kanal açıktı. Kumanda yine takılmaya başlamıştı. Oflayarak kumandayı koltuğa fırlattı ve haber kanalında konuşmaya hazırlanan muhabiri dinlemeye başladı.

"Evet Oya Hanım sendeyiz."dedi adam ve kadın muhabir konuşmaya başladı.

"Tüm Türkiye'ye iyi akşamlar dilerim. Evet Mehmet Bey az önce sizin de anlattığınız gibi. Behçet Nalbantoğlu an itibari ile İsveç topraklarına iniş yaptı. Operasyon başındaki yetkili kişi de duyurdu. 'Behçet Nalbantoğlu bize sığınmıştır ve biz tüm İsveç Halkı olarak ona burayı Türkiye yapacağız. ' dedi. Geçen aylarda Behçet Bey'e Suriye'ye terörist gönderdiği hatta en son yapılan katliam da şehit olan 28 Türk askerimizin ölüm sebebinin olduğu patlamanın da kendisine bağlı olduğu iddiası atılmıştı. Bunun üzerine Behçet Nalbantoğlu sessizliğini korumuştu ve iddialar daha artınca İsveç ile anlaşma yapıldığı duyuldu. Ve şu an da gördüğünüz gibi kendisi Türk topraklarından ayrıldı. " dedi kadın muhabir.

Aylin olduğu yerde bir iki adım geriledi. Bu adam. Bu giden adam babasıydı. 'Babam' diyerek boynuna sarıldığı adamdı. Aylardır görmediği babasıydı ve şimdi kaçak gibi her yerde fotoğrafı vardı.

Televizyona yaklaştı muhabir kadın bir şeyler daha anlatıyordu ama o duymuyordu. Tanrı sanki o an kullaklarını sağır etmişti. Babasının resmine avucunu dayadı. Aylin o an içinde nükleer patlamanın sesini duydu. Bir yerde okumuşu. Eğer nükleer patlamaya yakın bir yerdeyseniz patlama esnasında beyniniz acıyı algılayamadan ölmüş olacaksınız yazıyordu. Ne kadar doğruydu. Acıyı şu an beyni, kalbi hissetmiyordu.

"Ba-ba... "

Dizlerinin üstüne çöktü. Bu dogru değildi. Hepsi. Her şey yalandı. O muhabir de yalan söylüyor diye geçirdi içinden. Ekrana daha yaklaştı ve babasının yüzünü öptü. Parmak uçlarını sakalına getirdi. Babasının hep sakallarını severdi çünkü.

Görüntü değişti spiker başka bir konuyu anlatmaya başladığında babasının resmi de gitmişti. Donuk gözlerle ekrana baktı. Başını iki yana salladı.

"Hayır. HAYIR. geri getir. Geri getir babamı. Babamı getir geri." başını dizlerine yasladı. Dizlerinde sıcaklık hissetti. göz yaşları dizine damlıyordu. Burnunu çekti ve sol elini yumruk yaptı. Gür bir sesle
"BANA BABAMI VER! "Kükredi ve yumruğunu az önce babasının resmi olan televizyona geçirdi.

"BBABA. BANA GERİ GEL. BABAAA..." bir daha yumruk attı bir daha. Ve bir tane daha. Sol eline baktı eklem yerleri kanla dolmuştu. Televizyona baktı ortası iyice oyulmuştu.
Ama bir şey fark etti. Televizyonun içinde oyuğun tam karşısında, TV'nin arka iç kısmını kapatan siyah levhaya tutturulan kağıtlar vardı. Kağıtlar bantla çapraz bir şekilde tutturulmuştu. Burnunu çekti ve oyuğu iyice genişletti. Artık ortada ekran falan kalmamıştı sadece televizyonun arkası vardı. Ve arka kısımda üst üste yapıştırılmış kağıtlar, USBler, daha nice şeyler vardı. Babasının kasası televizyonun içi miydi yani?

Behçet Nalbantoğlu kızının yardımını istiyordu. Bu zamana kadar koskocaman ucu bucağı görünmeyen sisli dağ olan babası şimdi kızının yardımını istiyordu. Nasıl mı sarı zarfın birinde

'Evlat... ' yazıyordu.

Aylin titreyen parmaklarıyla zarfı tutan bantları söktü. Genzindeki yumruyu yuttu sanki gidecekmiş gibi. Zarfın üstündeki bantları da kopardı. Derin bir nefes aldı zarfı açmadan önce sağır olduğunu hissettiği kulağında babasının sesin hayal etti, sarı zarfı açtı ve içindeki ikiye katlanmış olan kağıdı açtı.

"Evlat... "

Babası da sanki kendisi ile okuyordu bu mısraları.

Evet Behçet Nalbantoğlu İsveç'te kızına yazdığı satırları mırıldanıyordu.

"Evlat... "

"Bu kağıdı açtığına göre kasamı buldun ve içindeki tüm bilgileri de. Bu kasa bizim ve ülkemizin kurtuluşu kızım.

Seni çok seven, SAKALLARINI SEVDİĞİN BABAN"

" BN 04."


İSTİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin