1

144 6 1
                                    

"Babam. Tüm sarf ettiğim sözler, tüm kat ettiğim yollar ve tüm kast ettiğim imalar hepsi ama hepsi senin için."

Seni ve sakalını seven kızın 4N.

1

Elimdeki sarı zarf ile emin adımlarla beyaz duvarları olan koridorda gidiyordum. Saatime baktım 14.40 geçiyordu. Zaman, yelkovan ve akrebin karşısında yaptığı muhteşem Vals'e o kadar çok dalmıştı ki kendine gelmesi 4 yıl 4 gün bulmuştu. Bugün 8 Kasımdı.

Babam gitmişti. Artık babam yoktu. Hem öksüz hem de yetim Aylin Nalbantoğlu da gitmişti ardında. Nüfus kayıtlarında öldü görünüyordu. 4 Kasım da kendini yüksek bir yerden attığı, intihar ettiği yazıyordu. Aylin Nalbantoğlu ölüydü. Bir hain kızı sanılarak ölmüştü ve aynı gün Avşan Nevşah doğdu babasını kurtaracak kız olarak.

4 yıl 4 gün sonra yeniden...

Koyu kahve kapının önünde durdum. Derince bir nefes aldım. kendi kendime motive edecekler sözler söylemeye başladım. Neden yaptığını o da anlayacak. Neden yaptığını tüm cihan anlayacak. Sen ne yapman gerektiğine odaklan seni seven hep sever Aylin yani Avşan.

Y.

Baş harfi asılı kalmıştı dilimin ucunda, diğer dört harf söylememi istemiyorcasına sıçramıştı zihnimde bir yerlere. Her zaman en iyisini yaptığım şey olan kalbimin etrafına surları çevirdim ve salise dahi beklemeden kapıyı çalıp içeri girdim. Koskoca oda da tam karşımdaki ceviz rengi masada oturan Başkan Nevzat Sungurlu beni beklediğini anladığım bakışları ile gelmemi işaret etti. Başımla onaylayıp yanına doğru yürümeye başladım.

Saygıyla eğildim ve elimdeki sarı zarfı masasına bıraktım. "Evet Avşan benimle bu kadar konuşmak istediğin mevzu neymiş merakla dinliyorum." dedi Başkan sarı zarfı ellerine alırken.

Boğazımı temizledim. "Başkanım kimliğimi açık etmeden İsveç Büyükelçisi ile iletişime geçemedim ama eminim ki bizden hatta tüm konsolosluklardan bir şeyler saklıyorlar."

Zarfı açtı ve içindeki fotoğraflara bakarken A5 kağıdındaki metinleri es geçmişti. "Bundan nasıl eminsin bu kadar? Bir güvencen var mı?" dedi. Fotoğrafları geçerken birine uzun uzun baktı sonra da bana. Resmi bana çevirdi aynı zamanda bakışları da sertleşmişti. "Bu ne demek oluyor şimdi. Dalga mı geçiyorsun benimle Avşan. Yiğit ve Büyükelçi kızı. Ne ima ediyorsun sen?"

Sandığımdan daha büyük bir tepki vermişti Başkan. Ne de olsa haklı adam oğlunu bu işe katmamalıydık ama ne yapalım işin ucunda babam vardı. Herkes ne yapması gerekiyorsa yapmalıydı Yiğit'te.

"Başkanım. Büyükelçi kızı Beril Namçeren, Yiğit Sungurlu'ya karşı boş değil. Son altı ayda yaptığı arama sonuçları, konuşma kayıtlarının yazılı metini ve mesajlaşma bilgileri hepsi zarfın içinde."

Başkan bu sefer de es geçtiği A5 kağıtlarını eline aldı ve incelemeye başlarken "Devam et." dedi. Omuzlarımı dikleştirdim ve içimde zafer kazanan Aylin'e beşlik çaktı Avşan. İki kızımında iyi anlaşması nasılda güzeldi.

Altı ay önce Varden'nin açık arttırma ile satın aldığı valiz gelmişti aklıma. O valiz Beril Namçeren'e aitti ve hava limanında Yiğit onu durdurmaya gittiğinde valizini hatta bavulunu unutup gitmişti. Sahibi de almaya gelmeyince satılığa çıkarılmıştı. Varden de açık arttırma ile alınca bizim olmuştu artık. Varden bu bavula neden taktığımı defalarca sormuştu ama ben sadece 'beğendiğimi ve almadan gelmemesini söylemiştim'. Eğer bavulu alamasaydı başka şekilde almak zorunda kalacaktım Beril'in iş telefonunu.

İSTİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin