10

16 1 0
                                    

"Tenimde belki başkasının DNA'sı, parmak izi yoktu ama kaburgamda yalanlarımın nakışları, omurgamda bilinmezliğimin yumrukları vardı."

10

Yiğit Sungurlu'dan...

Otuz yıllık nefes aldığım süreçte hep zoru sevdim. Her zaman pusulamın ucu en imkansıza, en güç olana yöneldi ama şimdi öyle bir yola sapmıştım ki kestirmesi de yoktu sonu da. O, ilk önce benimle aynı şeritte ilerledi sonra benimle aynı araca bindi. Lakin bundan önce o benim gözlerimi kırpmamaya dayandığım, o milimlik göz kırpma anında bile kaçırmaya dayanamadığım en güzel doğa harikasıydı. Onu ilk gördüğümde gülüyordu. Yaklaşık dört yıl önceydi, benim rayımda ve bana zıt harekete başladığını fark edemedim. Bunca zamana kadar çarpışmamıştık çünkü o bende parçalanmasın diye ben hep ray değiştiriyor ya da onunla aynı yönde ilerlemeye çalıyordum.

Avşan bende hep gülümsemenin tarifi, simgesi ve yüzümdeki gülme izlerim olarak var olmuştu. Yanaklarımdaki ve göz çevremdeki her bir çizgimin sahibi ve tanımı oydu.

En baştan anlatacak olursam Avşan'ın görüntüsü ilk zihnimde belirdiğinde Hollywood'daydık. Arıkan ile tatildeydik. Deniz kenarında sahil voleybolu oynuyorlardı baya kalabalık bir ekiple ve çok mutluydu. Yanlış hatırlamıyorsam, ben Avşan ile ilgili hiçbir şeyi yanlış ve eksik hatırlamam, 16 Ağustos 2017'idi tarih ve benim doğduğum gündü. Batan güne bakarken, dalgaların valsini izlerken ilk gölgesinin dansı karıştı sahil kumlarına sonrada kendisi ardından da benim aklım karıştı onda. Ne kadar süre daldım ona bilmiyorum ama Arıkan'ın yüksek sesi ile kendime gelmiştim. Bana instagramdan bir kızın fotoğrafını göstermişti.

"Nasıl ağabey bu kız?" diye sorduğunda omuz silkmiş, "İyi herhalde." demiştim ve yine o kadına dönmüştüm. Oyunları bitmiş olacaktı ki içeri, içinde bizim olduğumuz kafeye, girdiler topluca. Kahvemin bittiğini fark edince yenisi sipariş etmiştim bu sırada onlarda karşımdaki boş ve en büyük masaya çökmüşlerdi. 14 kişilerdi, onlar içeri girince kafenin aurası değişmiş ve burnuma yanık, deniz ve tuz kokusu gelmişti. Şeker hastası olduğum için biraz zor hayatım vardı evet ama dediğim gibi zoru severdim.

Arıkan bana bir şeyler anlatıyor ve görmem için gösterdiği bir roket haberinden sonra yine, yeniden o kadına bakmak için başımı kaldırmıştım ki o da bana bakıyordu. Gözleri mavi-yeşil'di. Kumral saçları vardı. Gülünce gözleri kısılıyor ve dişleri meydana çıkıyordu. İlk kaçırdı gözlerini sonra yine baktı. Bende baktım. Gülümsedi ve hafifçe başını eğip selam verdi. Kalbim cennette bir vaha bulmuş gibi heyecanla atarken gülümsedim ve selamına karşılık verdim.

Arıkan dirseği ile beni dürtmüş ve nereye baktığımı anlayınca domuz gibi sırıtmıştı.

"Hadi kalk gidelim yanlarına." demişti.

"Saçmalama Arıkan." demiştim ama beni dinlemeyip gitmişti yanlarına. O mavi-yeşil gözlü kadın bir bana bir de kardeşime bakıyordu. Arıkan galiba kendini tanıtırken beni göstermiş ve beni de tanıtmıştı. Ben dikkatle onlara bakarken bir kız, kardeşime ters gelmişti. Arıkan falakaya yatırılmış bir suratla baktığında bana, kaşlarıyla 'Buraya gel.' diyordu.

Kalktım ayağa. Normalde Arıkan'ın zor durumlarda yüzünü görmeyi çok severdim ama bu sefer istememiştim. Elimi kardeşimin omzuna koyduğumda selam verdim. O kadın bana bakıyordu kocaman gözleriyle.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İSTİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin