"Laboratuvar"

31K 1.8K 1.5K
                                    

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

"Alfa ve beta tübülin birleşimi ile oluşan içi boş silindirik yapıya Mikrotübül denilir. Hücrenin hareketini sağlayan temel bir yapıdır, Did you understand me?" diyen sesinin tonundan bile nefret ettiğim, yarı Amerikan aksanıyla konuşan hocanın cümlesine, sıkıntıyla bir soluk bıraktım. Yorgun ve uykulu harelerim, sınıfın penceresindeydi. Ve kış gününe inat eden gökyüzü, parıl parıl parlıyor, fakat ayazını üzerimizden eksik etmiyordu.

"İmoo!" dediğini duyduğumda, içimden sabır çektim. Histoloji hocasının mesaisi başlamıştı yine.

"Efendim hocam" diye yanıt verdim. Kendisi, sürekli maskülen giyindiğimden dolayı bana İmo diyordu. Emo değil bakın, İmo. Aslen bir koreli olmasına karşın, sırf beş yıl Amerika'da eğitim aldığından bazı kelimeleri amerikan aksanıyla söylüyordu. İnsan beş yılda kendi dilini nasıl unutuyordu bilmiyordum ama onun sırf hava atmak için böyle konuştuğuna yüzde yüz emindim açıkçası.

Cadı kadın işte!

Bana imo diyeceğine önce sen dibi gelmiş saçlarını boya!

"Bize Mikrotübülün işlevlerini anlatmak ister misin?" diye garip korecesiyle konuştuğunda, gözlerimi tahtaya çevirdim. Fakat ingilizce yazılan cümleler, benim için bir şey ifade etmediğinden, bu soruyu cevapsız bırakmak zorunda kaldım.

Sessizliğimle dalga geçen, Bayan Choi ise bilmiş bir kıkırdama bırakıp, protezli tırnaklarını masaya vurarak bir ritim oluşturdu.

"Önünde ki kitapta yazıyor Jungkook. Aval aval tahtaya bakma" dedi sesinde ki iğnelemeyi belli ederek. Açıkçası bu kadının omegalara karşı bir kini olduğunu düşünmeye başlamıştım, çünkü sadece bana karşı böyle değildi. Çoğu omega onun bu ukala tavırlarına maruz kalıyordu maalesef.

"Kusura bakmayın hocam kitabımız ingilizce olduğu için anlayamıyorum. Sanırım yanlışıkla İngilizce Moleküler Biyoloji bölümüne gelmişim. Oysa ki çok emindim korece bir bölüm olduğuna" diyip gülümsediğimde , kendi gülümsesi suratında donmuştu. Böyle bir cümle kuracağımı beklemiyordu belli ki.

Sınıftakiler ise yaygara çıkartıp, bana destek verircesine cümleler kuruyordu. Hepimizin sabrını zorlamıştı bu kadın. Ne kadar şikayet edersek edelim, hiçbir ceza almıyor, bize daha çok kök söktürüyordu.

"Shut up!" diye masaya vurduğunda, sınıfta oluşan uğultu birden kesilmişti. Bende yerime oturmuş, sırtımı sıraya yaslamıştım.

"İngilizce bilmek zorundasınız! Evrensel bir dil olduğunu biliyorsunuz! Bir zahmet bilin!" diye kendini savunurcasına konuştuğunda, göz devirdim. Yine her zaman ki boş konuşmasını yapacaktı. Artık klasik olmuştu bu cümleler.

The Invisible Man / Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin