Yatakta yine hareketsizce uzanan bedene baktım, kolunda bir serum vardı , sol kolu sarılıydı, yüzü yine çökmüştü, göz altları yine şişmiş ve morarmış, öylece uzanıyordu sırt üstü.
Çektiği acılar o kadar büyüktü ki yaşayan kimse dayanamazdı, kimse hep bir umutla devam edemezdi hayatında.
Koca bir hiçlikte, kimsesiz bir şekilde tek başına karanlıkla savaşmak o karanlıkta hep bir umut ışığı aramak, her gün umutla uyanıp acıyla uyumak, tam sevdim, sevildim derken daha da parçalanmak kimse bu kadar acıya katlanmazdı.
Minik sevgilisi çok güçlüydü...
Jimin yaklaşık dört saat önce uyanmıştı, ağlayarak yine bir kriz geçirmiş her yeri dağıtmış güçsüz düşünce öylece duvara sinmiş kimseyi yanına yaklaştırmamıştı, öyle ki gerçekten yanında olan sevdiği adamı bile hala bilinç altının ona oynadığı bir oyun olarak görmüş kendisine bakan adama bakmamıştı bile.
Belki bir saat belki daha fazla kimseyi yanına yaklaştırmamış en sonunda eve varan Tae onu sakinleştirmiş yatağa taşımış yanında uzanarak minik bedenin koluna takılan serumun bitmesini beklemişlerdi jimin bu süre içerisinde Tae'nin göğsüne sokularak yorgunlukla uyuya kalmıştı.
Asıl olay bundan sonra olmuştu zaten, jimin uyanmış hayal sandığı adamla konuşan Hoseok'u görünce gerçekleri anca kavramış, onun uyandığını gören jungkook ise gözleri dolu dolu sevdiğine bakıyordu, özleminden ölmek istediği sevdiğine.
Onların bu duygu karmaşasını gözlerin de gören Namjoon jimin'e herşeyi anlatmış artık mutlu olduklarının kimsenin onlara karışamayacağına, mutlu olmaları için artık bir engel olmadığını, jungkook'un bu zamana kadar yaptıklarının zorunlu olarak yaptığını, eğer yapmasaydı ikisi için de büyük tehlike de olacağını, ama artık eskisinden daha mutlu olabileceklerini anlatmıştı.
Jimin önce yüzlerine boş boş bakmış sonra kolundaki serumu önemsemeden yataktan fırlamıştı, kalktığı anda kolunda bir sızı hissetmiş kesilen ve kanayan bileğini umursamadan ileri atılmış ve elini yavaşça kaldırıp jungkook'un göğsüne koymuştu burda olduğundan emin olmak ister gibi, elini koyduğu göğüste de hissettiği sıcaklık, elini koyduğunda anda hızlanan kalp atışlarını dinledi bir süre, sonra yavaş gözlerine karşısındaki bedenin gözlerine kenetledi.
Bu sefer jimin karşısında ki sevgilisine
boş gözlerle bakıyordu, bu sefer de bu boş gözlere karşı ölmek isteyen ise jungkook oldu tıpkı daha bu sabah bile jimin'in istediği gibi.Jimin önce boş ve hiçbir duygu barındırmayan gözlere sevgilisini incelemiş artık olaylara daha fazla bünyesi dayanamayıp kendini öylece karanlığa bırakmıştı.
Jimin jungkook'un kolları arasında bayılınca büyük olan hemen onu yatağa taşımış dolu gözlerle doktoru geri aramıştı tekrar gelmesi için, doktor gelince jimin'in kesilen bileğine pansuman yapmış yeni bir damar yoluyla tekrar serum takıp gitmişti.
Doktor gittiğinden beri büyük olan dolap kenarında oturuyor, yatakta yorgunca uyuyan sevgilisine bakıyordu, ikisi çok yorulmuştu, ikisi de çok yıpranmıştı, ikisi de çok acı çekmişti, ikisi de birbirini çok özlemişti. İki tarafında acıları büyüktü , jungkook jimin'e her söylediği acı, kalp kırıcı cümleleri söylerken sevgilisinin ne kadar yıkıldığını bir şey yapamadan izlerken, jimin sevgilisinin ona söylediği her acı cümlede yıkılıp ölmek istiyordu.
-.-
Jungkook gelişi güzel park ettiği arabadan hızla inip baskına uğradıkları evin, herşeyin başlangıcı olan, sayısız adam öldürdüğü, bir zamanlar jimin'in kaldığı depoya girdi hızla, patronlarının geldiğini gören korumalar hızla kapıyı açtı hiç bir koruma üzerinde ayların sinirini taşıyan her an batlamaya hazır bir adama bulaşmak istemezdi sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my white angel
FanfictionSadece kurtulmak istiyordum babamdan, ama beni kaçıran adama aşık olmak hiç beklemediğim bir şeydi, hiç yaşamadığım bir duygu... Jikook; seme-kook uke-min