on yedi

220 38 22
                                    

Aramalarım, mesajlarım ve kapı çalışlarım. Hepsini bir boşluğa yapmış gibiydim.

Yang Jeongin'in, Han Jisung'la beraber ayrıldığı öğle arasının üstünden 5 saat geçmişti. Yang, şirkete dönmemiş; ben de erkenden holdingten çıkmıştım.

Şimdi, mesaj ekranımı yeniden kontrol ederken, bir yandan da Jisung'un apartmanından çıkıyordum. Onu aniden karşımda görmeyi beklemeyerek tabii ki.

Gözleri şişmiş. Ağlamamasını bekliyor olsaydım, yalan söylemiş olurdum.

"Jisung?"

"İyi misin?"

"Neredeydin?"

Sadece bakıyordu bana. Neden sonra telaşım ona komik gelmiş gibi sırıttı. Ardından çabucak kafasını iki yanına sallayarak anahtarının düğmesine bastı. Arabası kilitlendiğine dair ışık ve sesi çıkardığında yanımdan geçerek kapıdan girdi.

"Cevap vermeyecek misin?"

Görünen o ki, hayır.

Muhtemelen beni görmezden geliyor oluşuna kayıtsız kalarak gitmem gerekirdi, değil mi? Ben de kendimden bunu beklerdim. Ama Sam'in, Jisung'un peşinden gideceğini hesaba katmamıştım.

"Neler oluyor," dedim dairesine ulaştığında. Hemen arkasında durup konuşmuştum. "Bay Yang ne söyledi?"

"Jisung," dedim son sabrımı tüketerek. Omzundan tutmuş, bana dönmesini ister gibi durmuştum. Sonra yumuşak tonda devam ettim. "Senin iç-"

"Benimle artık bir işin yok," dedi benimkine tamamen zıt kaçan boğuk bir sesle. Bu sırada elimden kurtularak önüne eğilmiş ve kapısını aralamıştı. "Kovuldum."

Yüzüne bir an bile bakmama izin vermeyip içeri girmişti. Tabii beni de ahşap kapısıyla göz göze bırakmıştı.

Müdür mü olmuştum birdenbire? Yang'a hiç olmadığım kadar yakın olma şansı önüme serilmişti işte. Sevinmeliydim sanırım.

Stajyerlikten müdürlüğe giden bu yolda çiğnenen o minik yabani otlardan olduğun için değil, bunu hak etmediğin için üzülüyorum galiba Jisung. Ve bilmen gerek, ben bu hayatta kimse için gerçekten üzülmem.

Son kez göreceğimden artık emin olduğum bu köhne apartmandan çıkıp artık Jisung'un görüp görmemesine dair tüm sıkıntılarımı yitirdiğim arabama yürüdüm. Bu sırada Yang Jeongin'e her şeyi sormak, aldığı kararların altında yatanları anlatmasını istiyordum. Bu çok zor bir şeydi fakat biliyordum ki kolay yöntem olan Jisung, artık bu oyunda değildi. O gece yapmaya çalıştığı aptalca şey her neyse; kendini, kendi elleriyle yakmasına sebep olmuştu. Nedeni ben değildim. Hyejin'de olduğu gibi değil.

Arabam saatte 120 kilometre hızı aşınca gaz pedalına abanmış ayağımın baskısını yumuşattım.

Sahi Jisung, bana öve öve bitiremediğin dostluğunuz buraya kadar mıydı?

Sol elim direksiyonu üst tarafından kavrarken sağ elimle gözlüğümü çıkarmış ardından Choi'nin numarasını tuşlamıştım. Bu haberi ona versem beni paraya boğar, göğsünü kabartarak kararlarında hep doğru kişiye para koyduğunu söyleyerek büyük payı kendine çıkartırdı. Bunun geleceğini görebiliyordum. Sonra niçin bilmeyerek, saniyeler önce başlattığım aramayı çalmasına müsaade etmeden ekrandaki kırmızı tuşa dokunarak sonlandırdım. Şimdi değil.

Çok fazla boşluk vardı.

Choi, karşılaşmamda piyon olması gereken Jisung'un varlığından habersizdi üstelik.

heavydirtysoul - hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin