yirmi bir

232 40 57
                                    

"Yang Jeongin casus olduğuma dair her şeyi öğrendi."

"Nasıl? Nasıl birden böyle-"

"Bilmiyorum Bay Choi," dedim güneş yeniden acıyan göz kapaklarıma vurmaya başladığında. "Şirketteki gevşek ağızlı bir çalışan söyledi. Bugün ben hariç herkese izin vermiş. Beni sorguya çekecekmiş, sanıyorum ki beni kimin tuttuğunu öğrenmek için."

Boynuma saplanan ağrıyla elimi enseme götürüp ovmaya başladım. Bu sırada telefonumu hoparlöre almıştım.

"Olmaz Hwang. Hayır..."

"Yanınıza gelmem çok riskli, Bay Choi. Her şeyi ayrıntısıyla anlatmak istiyorum size ama yapamam. Şu an güvenli bir yer buldum, saklanıyorum. Ne yapmamı istersiniz?"

Bir süre karşıda oluşan sessizliği dinlemiş çok geçmeden kararlı sesiyle konuşmuştu.

"Ne yapıp edip Yang'ın işini bitirmen gerekiyor, Hwang."

"Pekâlâ, Bay Choi. Eğer istediğiniz buysa, bugün işi tamamlayacağım."

"Olmadan önce haberim olsun," dedi beklediğim tuhaf heyecanıyla. "Madem seni kimin tuttuğunu öğrenmek istiyor, ona istediğini vereceğim."

"Anladım, Bay Choi. Sizi arayacağım."

Telefonu kapatıp sövdüm. Saat 09.23'tü ve gece boyu uyumamıştım, Jisung yanıma uğradıktan sonra da. Çünkü kayabilecek tek taşla çarpık inşaa ettiğim bu binanın altında kalacağımın farkında oluşum beynimde kafein etkisi yaratmıştı.

Acıkmamıştım fakat sabah duşumu almadan kendimi iyi hissettiğim söylenemezdi.

Arka koltukta duran yarısı boşalmış çantamı öne çekip silahımı ve altlara sıkıştırdığım kıyafetlerimi çıkardım. Üzerimdekiler atlatmakta zorlandığım gece yarısını hatırlatıyor, leş gibi kokuyordu zira.

Deri ceket, beyaz sade tişört, siyah pantolon ve birkaç yıldır Hwang olarak kullandığım o siyah deri eldivenler. Hepsini üzerime geçirmem gerekiyordu şimdi.

Telefonum şarj uyarısı verdiğinde kendimi istesem de istemesem de hazırlanmam gerektiğine ikna ederek arabamı çalıştırdım ve birkaç yüz metre ileride, pek işlek olmayan bir benzinlikte durdum.

Önce lavaboya geçip üzerimi değiştirmiştim. Telefonumu marketten aldığım powerbanke -ne kadar güvenmesem de- bağlamış, arabamın deposunu da doldurmuştum. Bir saatimi ve 300 dolara yakın paramı burada harcadıktan sonra kasiyerin böyle ballı müşteri bulmaya sevinişi gibi ben de sevinmiştim. Iced americanosu tam damağıma göreydi çünkü.

×××

Yenilenmiştim. Daha keskin düşünmeye başladığım anda oyalanmayı bırakarak benzinlikten çıkmış, son hız ilerlemeye devam etmiştim. Bir yandan da telefonumdan yola çıktığımı belirten bir mesaj yollamıştım.

Hiçbir şey aksamamalı. Bugün her şey bitecek. Hiçbir şey aksamamalı. Bugün her şey bitecek...

Beynim üzerinde dönüp durduğum planımı 200 küsürüncü kez tekrar etmektense bana motivasyon verir gibi konuşmaya başlamıştı. İşe yarıyordu, sonuçta bugün her şey bitecekti. Sonrasını şimdiden düşünmem mümkün değil ve umrumda da değildi. Silahıma uzanıp elimde tarttım.

Bu riskli bir hareket.

Risk mi? Her taraftan risk akıyordu zaten.

heavydirtysoul - hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin