Ne lanet bir gün.

44 3 0
                                    

Bu şekilde okula gidemezdim. Biri beni bu durumda görünce olacakları tahmin bile edemiyorum. Sorgulayan gözler, meraklı bakışlar, ilgilenme çabaları.. Ve Serkan sevgilim. Hemen kendimi toparladım, buradan uzaklaşmam gerekiyordu. Saatime baktım 10.00 " Ahh lanet olsun.." Yeterince devamsızlığım vardı bir günüm daha boşa gitti hem de neden? Esrarengiz  bir hödük yüzünden! Kafamı dağıtmam lazım. Napsam napsamm.. 

Kulaklığımda en sevdiğim parçalardan biri çalıyordu ama bir türlü o gözleri atamıyordum aklımdan. Kimdi bu çocuk? Benimle hemen hemen aynı yaşta gibiydi.  Nerden gelmişti? Burada ne işi vardı? Buraya gelen yazlıkçılardan mıydı ? Hayır, hayır değildi olsa  kesinlikle bilirdim. Yürüdükçe ayaklarım her zaman ki gibi beni sahildeki iskeleye doğru götürüyordu. Biraz deniz havası almak bana iyi gelecekti ve tabi ki orda olduğunu adım gibi bildiğim, görmeyi umduğum, şuan konuşmayı istediğim tek kişi oradaydı .Berbat başlayan bir günün ardından bana iyi gelecek tek şey oradaydı. Alper,  yine balık tutmakta meşguldü. Arkası dönük olduğu için beni fark etmediğini sandım. Sessizce hızlı adımlarla arkasına geldim tam gözlerini kapatacakken
" Günaydın Karen." dedi. Nee? Gözlerimi devirdim Tanrım bunu nasıl yapıyordu. Her seferinde nasıl bilebiliyordu.

" Alper günaydın."
"Hangi rüzgar savurdu seni buralara."
"Hiç seni görmek istedim."
" Beni görmek için geldin yani ? Bu saatte ayrıca okul kıyafetlerinle." Gözlerini benden çevirdi oltasına odaklandı.
"Evet olamaz mı. Çok özledim seni hem uzun zamandır sohbette edemiyoruz." Biraz bekledi bana bakmıyordu.
" Anlat."
"Neyi ? "
" Seni bu saatte buraya kadar getiren şeyi."
Nasıl anlamıştı ? Yanına oturdum. 
" Bir şey yok sadece uğramak istedim."
Cevap vermedi. Bende bir şey söylemedim. 10 dakika kadar sessiz kaldık.
" Dirseğine ne oldu ? " Bir an sorusuna anlam veremedim.

 " Ne ? "
"Dirseğine ne oldu diyorum." Elimi istem dışı dirseğime getirdim ve çevirdim. Kanıyordu. Nasıl olduda fark etmedim. Kaşlarımı çattım.

" Karen." dedi Alper sert bir sesle.

''Şey ben düşmüştüm. Fark etmedim. Önemli bir şey değil acımıyor zaten." dedim.

 '' Nasıl acımıyor baksana gömleğine kadar geçmiş.'' Kaşlarını kaldırdı. " Ne zamandan beri benden bir şeyler saklar oldun ? "

" Doğru söylüyorum gelirken ayağım takıldı ve düştüm.''

İnanmamış gibi baktı.  Ne anlatacaktım ki ona. Hiç tanımadığım kendini beğenmiş, esrarengiz, kaba, ve bir o kadarda çekici hem de hödük koca kafalının teki kaykayıyla bana çarptı ve beni bu hale getirdi mi diyecektim. Bunu söyleyemezdim. Yine sustu ve önüne döndü. Bu hali beni deli ediyordu. 30  yaşında olmasına rağmen bazen küçük bir çocuk gibi davranıyordu. Evet 30 yaşındaydı aramızda o kadar yaş farkı olmasına rağmen hiç bir zaman abi veya başka bir hitap etme şekli hissetmedim ona karşı sadece Alper. Zaten oda böyle istiyordu. Aramızda çözümlenemeyen bir çekim vardı. 30 yaşında olmasına rağmen oldukça daha genç gösteriyordu ve harika bir fiziğe sahipti. Biran onunla nasıl tanıştığım geldi aklıma. Buralı değildi.  Yaklaşık 2 yıl önce Temmuz ayında düşünsenize tatil için İstanbul'dan buraya gelmiş. Küçücük bil ilçeye daha doğrusu sahil kasabasına. Normalde Eylül ayında geri dönecekmiş ama bir kaç problemi olmuş ve tatilini 3 ay daha uzatma kararı almış. Bir akşam arkadaşlarla limandaki  parkta yeşil çimlerin üstüne oturmuş doğruluk-cesaretlik oyunu oynuyorduk. Sıra bana geldiğinde her zaman ki gibi cesaretlik kısmını seçmiştim. Sorulara cevap vermek bana göre değildi. Yapmam gereken şey park halindeki arabalardan birinin lastiklerini patlatmaktı. Zaten yakınımızda bir kaç araba vardı ve en pahalı olanın da karar kıldık. Çünkü lastiklerini patlattığımız arabanın sahibi bunu karşılayabilecek maddi güce sahip olmalıydı. O kadar da insafsız sayılmazdık. Hem de yabancı plakaydı bizi bulması imkansızdı. Arabası oldukça pahalı son model lüks Mercedesdi. Biraz önce yakındaki marketten aldığımız bıçakla yavaş yavaş Mercedes marka arabanın ön kısmından başlayarak etrafı kolaçan ede ede tek tek lastiklere bıçağı saplıyordum. İnanılmaz adrenalin ve heyecanla peş peşe bıçakları sapladım. Öndeki iki lastiği halletmiştim. Sıra arkadakilere gelmişti. Kendimi artık nasıl kaptırdıysam çömelmiş son tekerleği patlatacakken arkamda önce birinin varlığını hissettim ve sonrasında kolumda bir el. O an başımdan kaynar sular döküldü, nefesim daraldı, bir anda tüylerim ürperdi ve kaskatı kesildim. Hareket edemiyordum. Kolumu o kadar sıkı yakalamıştı ki elimdeki bıçak yere düşmüştü. '' Ne yaptığını zannediyorsun sen!'' diye öfkeyle bağırdı. Hiçbir şey diyememiştim. Ne diyebilirdim  ki . Bu çok utanç vericiydi. Ayağa kalkıp arkamı döndüm. Hala kolumu tutuyordu. Bana vuracak ya da bir şey yapacak zannetmiştim. Telaşla arkadaşlarımın saklandığı yere baktım hiçbiri ortalıkta yoktu. Korkaklar, ben size bunun hesabını çok fena sorarım. Ahh ne yapacaktım şimdi gecenin 01.00 de hiç tanımadığım bir adamla ve üstelik aşırı güçlüydü. Bileğimi o kadar sıkı tutuyordu ki kaçsam nasıl kaçacaktım. Polisi arasa mahvolmuştum. Annem, babam, okul, tanıdıklarımız, itibarımız.. Saniyeler içinde bir sürü düşünce geçiyordu aklımdan. Onu itip hızlıca koşarsam kesinlikle beni yakalayamaz diye düşündüm. Bir anda boştaki elimle göğsüne doğru onu ittirmeye çalıştım ve kurtulmaya çabaladım. Ama başaramadım. '' Bırak beni'' diye bağırdım. Kafamı kaldırıp yüzüne bakamıyordum. O ise sert bir şekilde '' Yüzüme bak, ufaklık! Arabamın lastiklerini patlatmaya yüreğin var yüzüme bakmaya yüreğin yok.'' bu sözleriyle hemen ayıldım. Kim oluyordu da bu benimle böyle konuşuyordu. Bir anda kafamı ona doğru kaldırdım tam küfür edecektim ki o mavi gözler... 

AŞKIN ŞARKISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin