1. Bölüm

764 60 102
                                    


-
Ben Jake, normal bir lise öğrencisiydim. Hayatım aşırı sıradan, okuldan eve evden okulaydı ama bir tuhaf bir şey oldu, ben öldüm ve bu dünyada gözlerimi açtım.

Aslında bu dünyayı biliyordum. Neden mi?Çünkü okuduğum saçma bir romanın içiydi burası. Genellikle roman tarzı şeyler okumam ama o zamanlar aşırı üzgündüm. Sevdigim kişi tarafından reddedilmiştim o yüzden kafam dağılsın diye roman okumaya başlamıştım.

Bu dünyada gözümü açtığımda burdaki rolüm ana karakter değildi, gerçek dünyada bile ana karakter değildim burda mı olacaktım?

İşin garip tarafı ben bu romanda da ölüyorum. Bir kere ölümü deneyimledim. Gerçekten ürkütücüydü ama tabii ki her ana karakter yaptığı gibi ölmemeye çalışacaktım. Hayatımın ikinci şansını kumar oynayamazdım.

Dükün tek ve biricik oğlu olan Jeayun olarak gelmiştim dünyaya; romanın akışına göre ana karaktere aşık olup aşırı kıskançlığından ana karaktere suikast düzenleyen, bunun üzerine foyasının ortaya çıkmasıyla idam edilen biriydi Jeayun. Basit bir konusu vardı.

Veliaht prens hizmetlisi Sunoo'ya aşık oluyordu ve olaylar gelişiyordu. Ona aşık olan çocukluk arkadaşını reddediyordu. Bunun üzerine bu pislikleri yapıyordu Jeayun.

Açıkcası Jeayun haklıydı; veliaht prens Jeayun'a umut veriyordu. Ben Jaeyun'u romanda severdim. Kişilik açısından benzerliğimiz çoktu, onun gibi bende buna benzer bir olay yaşamıştım maalesef.

Her şey kolay görünüyordu. Suikast düzenlemeyip ve ölmeyecektim. Ben bunları düşünürken kapının tıklanmasıyla dikkatim dağıldı. "Girebilirsin." dediğimde içeri adımını attı, hizmetli saygıyla önümde eğilip "Efendim babanız bir an önce sizi aşağı bekliyor." dedi. Kafamı 'tamam' anlamıyla sallamıştım "çıkabilirsin" dedim.

Uzandığım yatağımdan kalkıp aynada kendime baktım. Ellerim ister istemez Jeayun'un suratına dokunmaya başladı. Gerçekten yakışıklıydı, aptal veliaht prens bunun gibi bir suratı nasıl kaçırdığına üzülmeli. Tamam Sunoo da yakışıklı ama Jaeyun'un kendine çeken bir albenisi vardı.

Aynada son bir kez daha yüzümü inceledim. Üstümü düzeltip aşağı yol aldım. Dükkanlık aşırı büyüktü, bu zamana kadar tek başına sıkıcı bir hayat yaşayan Jeayun'a üzülüyorum. Onun hatıralarını az çok hatırlıyordum. Hayatını hep tek başına kendi kendine yetebilen bir cocuk olarak geçirmiş, tek arkadaşı veliaht prensmiş ve asla sosyal biri değilmiş.

Oysa ki Jeayun o kadar aşk mektupları almasına rağmen sadece veliaht prense aşıkmış, sevgisinden de hiç vazgeçmemiş. Gerçekten sevdiği adama bağlı sadık bir insanmış Jaeyun. Sevdiği insana bağlı olmak ne demektir çok iyi bilirim. 14 yaşımdan 20 yaşıma kadar aynı kişi sevdim. Veliaht prens gibi benim sevdiğim kişi de aptal, önündeki mücevheri göremiyor.

Merdivenlerden aşağı inmiştim. Babama hafifçe selam verdim. "Otursana şöyle." dedi, bende karşına geçip oturdum. "Bir şey mi oldu baba?" dedim. Az çok ne diyeceğini tahmin ediyordum. Çünkü yarın veliaht prensin doğum gününüydü. 15 yaşına basıyordu prensimiz.

"Yarın bildiğin gibi veliaht prensin doğum günü, ona hediye olarak kılıcına kendi ismini yazdırdım. Kılıcının tutma kısmına akik taşı koydurdum." dedi dük
yani buna sevinmeliyim tartışılır.

Ben bu dünyaya geleli 3 yıl olmuştu ama roman veliaht prensin on beşinci doğum gününde, yani yarın başlıyordu. Prensi ben hiç canlı görmemiştim. Prenslik eğitimi için başka bir krallığa gitmişti. Yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık bir hafta önce dönmüş olmalıydı. Yarın ilk defa onunla karşılaşacaktım.

"Güzel düşünmüşsün baba, eminim veliaht prens beğenecektir." dedim. Açıkcası beğenmesi pek de umrumda değildi. Romandan dolayı prense kinliydim.

"Öyleyse başka bir şey yoksa ben odama geri dönüyorum." dedim ve ayağı kalktım. Kapıya doğru kafam eğik bir şekilde gidiyordum. Tam kapıdan çıkacakken "Yarın prense kılıcı sen armağan ediceksin." dedi dük. İşte şimdi sıçmıştım, veliaht prensin yakınına bile yaklaşma planım yoktu.

Kapının geçiş kısmına kolumu koyup kafamı arkaya çevirip "Sen versen olmaz mı baba?" dedim. Tabii ki kabul etmeyecekti. Dük hiç istifini bozmadan bacak bacak üstüne atmış bir biçimde "Hayır olmaz, sen hediye edeceksin sonuçta çocukluk arkadaşın o senin." dedi sakin bir tonda. Tabi dük ne demezsin çocukluk arkadaşım gelecekte beni öldüren kişi oluyor haberin var mı?

"Tamam baba ben veririm. Başka bir şey yoksa gidiyorum." dedim sessizce. Elindeki çayını yudumlarken 'bir şey yok' manasında kafasını salladı. Konuyu uzatabilirdim ama dükle tartışma yaşamak istemiyordum.

Harika! Prensten uzak tanrıya yakın planlarım suya düşmüştü. Romanda bu olayı hatırlıyordum. Jaeyun kılıcı verip onunla sohbet etmeye çalışıyordu. Ama prens onu sadece dinliyordu. Kısa cevaplar verip açıkça dinlemediğini belli ediyordu. Şaşırılcak bir durum değildi.

Yarınki planlarıma göre ben sadece kılıcı verip kenarda bu işlerin bitmesini bekleyecektim. Olayları olay sırasına göre yapmayacağım. Odama çıktığımda bütün romanı yazdığım günlüğü elime aldım. Günlük uzun bir süre rafta olduğundan iyice tozlanmıştı, üstündeki tozları elimle yavaşca silkeledim. Buna çok emek harcamıştım. Kendi dilimde kimse anlayamasın diye bütün romanı bu deftere tutmuştum. İşe yaradı mı bu zamana kadar? Pek işe yaradığı söylenemez çünkü hayatım üç yıldır boş bir şekilde ilerliyordu. Arada prensin kardeşi Niki'yle birkaç kere denk geliyordum kraliyet ailesinin düzenlediği soylular yemeğinde, o kadar.

Romana göre Niki Sunoo'dan hoşlanıyordu ama Sunoo prensten hoşlandığı için, sevgisine karşılık bulamayan zavallı Niki, eninde sonunda intihar ediyordu. Romanın mantığı sadece ana karakterin mutluluğuydu. Ele alınmış geri kalan karakterleri pek sikine takdığı söylenemez  yazarın. Neyse ki ben olayları biliyorum. Hayatımı huzurlu, kimseye aşık olmadan, Dükkanlığı elime alıp sakince yaşayacaktım.

Belki sadece Jay ile görüşürüm. Jay benim annemin kız kardeşinin oğlu. Teyzem geçmiş zamanında bir markiyle evlenmiş, marki kuzenimi aşırı sıkı yetiştiriyor ne yalan söyleyeyim. Jay gerçekten yetenekli, üstün kılıç başarıları olsun, sosyal yanları da olsun iyi biridir.

Ayrıca üç senede en çok vakit geçirdiğim kişi de Jay'dir. Daha çok vakit geçirmek isterdim ama marki onun kılıç eğitimine aşırı önem verdiginden pek vakit geçiremiyoruz. Şaşırılacak bir durum, ama jay bu romanda sevdiği ile evlenip at arabasının kaza yapmasıyla nehre uçarak ölüyor. Suikasti yapansa bilinmiyor, romanda sadece şu cümle geçiyordu: Jay Jungwon ile evli oldugundan Jungwon'a saplantılı olan birinin, kendisiyle evlenmemesinden dolayı onlara suikast düzenlediği.

Kısaca yazar öldürmek için karakter yapmış. Ve çok sanşlı olduğum için ben de bu romanın içinde düşmüştüm.

-
Ayyy umarım begenirsiniz

Souled Romance [jakehoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin