16. bölüm

279 33 44
                                    

Bölümü girmeden önce sona temsili fotoğraflar koydum bilginiz olsun.

En son kardeşimin olacağını öğrenmiştim. Sunoo'ya daha bir şey söylememiştik. Sürpriz olmasını istediğimizden hep beraber bir araya gelince ona söylemeye karar verdik. Umarım Sunoo bu yaptığımıza alınmaz. Sevinçten alınmaya vakti olacağını bile düşünmüyorum gerçi.

Yaklaşık 15 dakika önce bir sıkıntı çıkmadan
at arabasıyla gideceğimiz yere varmıştım. Odada biraz dinlenmem için zaman verilmişti, hem Jay ve Jungwon'u beklemek içinde burdaydım. Yanıma gelen hizmetliler bana ikisinin şehre indiğini söylemişlerdi. Muhtemelen geldiğimi Jungwon'a büyüyle haber verilmişlerdi. O yüzden yakında burada olacaklarını düşünüyorum. Şu an ise Jungwon'un daha önce rahatsız hissetmemen için verdiği küçük canavarı seviyordum. "Uzun zaman oldu küçük dostum beni hatırladın mı?" dedim kafasını okşarken. O zamanlar ilk defa Sunghoon'suz kaldığım günlerdi. Sunghoon... Sanırım onu özledim.

Bildiğiniz kanlı öksürük yol boyunca biraz biraz devam etmişti. Bu ne kadar iyi bilemeyeceğim çünkü her öksürdüğünde sanki yaşamamımdan biraz daha eksiliyormuş gibi hissediyorum. Bunu düşünürken bile tüylerim diken diken olmuştu. Kanlı öksürük bu gibi eski zamanlarda verem olarak biliniyordu ama benim verem olup olmadığım belli değildi. Eğer olduysam -ki bence olmadım- illaki birilerine geçerdi. Sonuçta bulaşıcılığıyla ünlü bir hastalıktır kendisi. Kararsız kaldığım durum ise bunu birine söylemek.

Kapı tıklama sesiyle dikkatim dağılmıştı. "İçeri girin." diye seslenmiştim. Beni buraya getiren kahya içeri girip önümde selam vermişti. "Efendi Jaeyun, Efendi Jungwon ve Jay aşağıda sizi bekliyorlar."

"Tamam geliyorum." diyip kahyayla beraber odadan çıkmıştım. Jungwon'la olan o olaydan sonra pek fazla denk gelmemiştik, şahsen gelmek istediğimi de söyleyemem çünkü uyduracak bir bahanem yoktu. Şu an bile bana gelip 'Jaeyun hyung sen uzaylı mısın?' dese 'evet' diyecek bir pozisyondayım. Karşısına çıkıp, 'Jungwon aslında burası bir romanın içi, siz de romanda kodlanan npclersiniz'  desem bana deliymişim gibi davranır. O yüzden tek temennim Jungwon'un bana bunları sormaması. Gerçekten bazen bu evrende ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Sanki çıkmaz sokaklar hep beni buluyormuş gibi hissediyorum.

Kahya kapıyı tıktıklayıp içeriden gir komutunu duymasıyla içeri adımlamıştı. Karşısındaki Jungwon'a eğilip, "Efendim Dunklelit Düklüğü'nden Efendi Jaeyun burada." demişti. "Tamam sen çıkabilirsin Kwan." demiş, kahya da önünde selam verip çıkmıştı. Onun ardından ben içeri girmiştim. Hadi bakalım başımıza neler gelecek.

"Hoşgeldin hyung." demiş ve ayağa kalkmıştı. Jungwon'un peşine Jay de ayağı kalkmıştı. "Hoşbulduk Jungwon." dediğimde kollarını açmıştı. Ben de yanına gidip ona sarılmıştım. 
Ardından Jay de kollarını açmıştı, onunla da selamlaşmıştık. Şu an için bu gibi şeyler aramızda normal ama ilerleyen yaşlarda sarılma gibi olayların olacağını düşünmüyorum.

"Şöyle geç istersen hyung." demiş ve eliyle koltuğu işaret etmişti. Karşısına geçip oturduğumda, "Eee, ne yaptın Jaeyun? Duyduğuma göre yolda araba arızalanmış." demişti Jay bacak bacak üstüne atarken. "Evet oldu öyle bir durum. At arabası aniden bozuldu." demiştim. "Hiç kimseye bir şey olmadı?"

"Evet evet, herkes iyi sorun yok." demiştim ellerimle iyi olduğumu göstererek. "İyi bari, sevindim. Gerçi mektupta söylemiştin ama bir sorayım dedim." demişti Jay. "Anladım. Siz ne yaptınız?"

Souled Romance [jakehoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin