-
Aradan iki sene geçmişti. Sunoo soylu hayatına tamamen alışmıştı. İlk başlarda biraz çuvallamıştı ama hızlı öğrenmişti. Vals yaparken sürekli ayağıma bassa da ilerleyen zamanda nasıl yapacağını anlamıştı.
İki sene zarfında birbirimize daha da bağlanmıştık. Öz kardeşler kadar yakın olmuştuk. Buranın sessizliğinde sevimli tebessümüyle hep yanımda olmuştu. Onu cidden seviyordum. Şu saatten sonra da hep beraber olmak en büyük arzularımdan biri. Romanın gidişatı ise bu, iki sene içinde bir şey yaşanmamıştı asıl olaylar sonradan meydana geliyordu ama konu değişmişti. Artık hayatımın romanın gidişatına göre ilerleyeceğini düşünmüyorum. Romanın zaman örgüsüne göre yaşanan bazı olaylar gün geçtikçe gerçekleşir o kadar.
Şu an ise karşımda terden sucuk gibi olmuş bir Sunoo vardı. Kendini geliştirdiğini söyleyip bana kılıç antremanı yapmayı teklif etmişti. Normalde bunu kabul etmiyordum çünkü sunoo benim dengim değildi. Ama uzun ısrarlarından dolayı onu kıramayıp bende kabul etmiştim.
"Hyung biraz yavaş olabilirsin." demişti. hızlı hızlı nefes alarak. "Kusura bakma Sunoo ama güçlenmen laz-" dememle kılıçlarımızı kesiştirdi, cidden iyi kuvvet uyguluyordu. Sör Kyungjin'in onu iyi eğittiği belliydi. Önceden bir kertenkelenin uygulayacağı kadar kuvvet uyguluyordu. "Bu nasıl hyung?" demişti sesindeki sertliği belli ederek.
"Hala zayıfsın Sunoo." diyerek iyi kuvvet uyguladığını reddetmiştim. Açıkçası onun sınırlarını ne kadar daha gidebileceğini ölçmek istiyordum. "Yapabilirsin Sunoo ben sana güveniyorum, yen şu hyungu." demesiyle dikkatim dağılmıştı. Bunu fırsat bilen Sunoo benim kılıcımı yere düşürüp kendi kılıcını çenemin altına dayamıştı. Arkadan mutlu bir şekilde asla beni bu davranışıyla sinir etmemiş olan Niki geliyordu. O aptal yüzünden dikkatim dağılmıştı.
Sunoo ise "Kazandım!" diyip arkasından bize doğru gelen Niki'ye koşmuştu. "Yapabileceğini biliyordum Sunoo." diyip gülümsemişti Niki "Hile yaptınız." demiştim. Ama onlar bu durumu takmamışlardı kime laf söylüyorsam.
Sunoo'yu evlat edindikten sonra Niki bir anda bizim Dükkanlığa gelmeye başlamıştı.Geçen zamanda baya yakınlaşmıştık. Abisiyle pek alakası olamayan bir tipti. "Hiç de hile yapmadık hyung dikkatini verseydin." demişti Sunoo. Seni küçük patates büyümüş de abisine akıl da vermeye başlamış. Ama ne yalan söyleyeyim haklılardı. Ama bu onlara sinir olmama engel değildi.
"Ben gidiyorum, ne haliniz varsa görün." deyip elinde havluyla bekleyen hizmetliden havluyu alıp sarayın avlusuna doğru yol almıştım. Anladığım kadarıyla veliaht prens Niki'nin sürekli bizim eve gelmesinden memnun değildi. Hatta geçen senelerde büyük bir kavga etmiştik.
FLASHBACK~
Ekonomi dersinden çıkmıştım. Bendensel yorgun değildim ama beyinsel aşırı yorgundum. Sanki bütün nöronlarım kendini matematiğe vermiş gibi hissediyordum. Matematik aşırı yapabildiğim bir ders değildi. Ama yapmak zorundaydım yoksa Dük fazla kızabilirdi.
Amannnn! Tesadüfen doğduk mecburen yapıyoruz. Sarayın merdivenlerden ellerimde kitaplarla sakin sakin ilerliyordum. Son basamaktan çıktığımda sarayın uzun holünde yakınlanan sesler geliyordu. Kim olduklarını ayırt edemiyordum. Anladığım kadarıyla birden fazla kişilerdi ama bağırışma seslerinden dolayı sesler birbirine giriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Souled Romance [jakehoon]
RomanceOkuduğu Souled Romance adlı aşk romanının içine düşen Jake, o dünyaya dükün oğlu olarak gelmesiyle prense aşık olmadan hayatını yaşamayı amaçlar.