-
Jake hyungun bir anda böyle bir soru sormasını bekliyordum. Jake hyung düşündüklerini yüzüne yansıtan biriydi, ne diyeceğini suratına bakıp okuyabiliyordunuz. Bu onun en sevdiğim ve tatlı özelliklerindendi. Onu kendine has yapıyordu. Açıkça sorduğu soruya gelecek olursak; Niki görüp görebileceğiniz en nazik çocuk. Onların hizmetlisi olduğumda da benimle hep mertebesini koruyarak sohbet ederdi. O zamanlar kendisi aşırı dikkatimi çekerdi. Evin küçük efendisi benimle konuşuyor. Bu şaşırılıcak ve kıskanılacak bir durumdu, herkesin elde edebileceği şans değildi.
Beni insandan sayan sayılı kişilerden biriydi Niki. Kralın gözünde de basit bir hizmetliydim ki zaten doğum günü partisinde olan hatamda beni hiç zorlanmadan kovabildi. Şaşırdığım bir şey vardı; kovulurken ilk Niki'nin suratına bakmıştım, gözlerinin içi çok yoğun hisler barındırıyordu. Ağlayacak gibiydi. Gözlerindeki saydam tabaka parlıyordu. Sanki, sensiz yapamam beni bırakma der gibi... Bu tuhaftı. Efendine ilgi beslemenin suç sayıldığı bir dünyada yaşıyorduk.
Bu dünyaya geldiğimden beri hep ben ezilen taraf olmuştum. Kendimi insan olarak bile görmediğim bile olmuştu. Hayatımın sonuna kadar bunu yaşayacağımı düşünürken aniden Dunkleitt düklüğü beni evlatlık alacağını duyduğumda bu zamana kadar yaşadığım zorlukların ödülünü almış olduğunu düşünmüştüm. Hayatımda artık beni seven bana değer veren insanlar mı olacak? sorusu beynimin içinde binbir çeşit haliyle dolanmaya başlamıştı. Ve bu sorunun yanıtını evren bana iki senede göstermişti. En büyük arzumdu aile sevgisi; bunu iki senede en güzel şekilde bana hissettirmişlerdi.
Ailemin yanında bir de Niki vardı. Yaşadığım bu zamanda ailem gibi hep benim yanımda olmuştu. Onunlayken kah ağladık kah güldük, zaman zaman onun aile dertlerini dinledim, zaman zaman o benim aile dertlerimi dinledi. İkimiz de birbirimizden hiç sıkılmadan geçirdik bu zamanı. Onun yanındayken kendimi hep çiçeklenmiş bir bahçe gibi hissediyordum. Onu bir gün bile görmesem sanki çiçeklerimden birinin solduğunu hissediyordum. Nasıl böyle olmuştuk bilmiyorum ama şunu biliyorum; Niki benim hayatımın merkezi olmuştu.
Akademiye gideceğini söylemeye geldiği gün bana, "Senden uzak kalmak canımı ne kadar yakıyor biliyor musun?" diye bir cümle kurmuştu. İşte o zaman Niki'ye karşı hislerim olduğunun kesin kanaatine varmıştım. Kanaatine varmam kabullenmemin aksine daha kolay olmuştu. Kendime yedirememiştim Niki'den hoşlanmayı. Sınıf farkı, asil kan oluşu... Saysak bir sürü neden vardı. Kendimi suçlu gibi hissediyordum ona karşı. Sanki bu duygular yanlışmış gibi geliyordu. Bu yüzden bana 'ondan hoşlanıyor musun?' dendiğinde cevabı söylemek yerine her zaman 'bilmiyorum' derdim.
Şu an ise Jaeyun hyung, bu soruyu bana ikinci defa soruyordu. Dediğim gibi, birincide cevabını bilmiyorum diyip kestirip atmıştım. Ama bu sefer kendimle yüzleşip bu sorunun cevabını en güzel şekilde vermek istiyordum. Gerçekten kabullenmiştim her şeyi. Yaşanan bazı tatsızlıklardan dolayı. "Evet, gerçekten ondan hoşlanıyorum" demiştim. Onun yanındayken kalbim sürekli hareket ediyormuş gibi hissediyordum. Hatta bazen kalp atışlarımı duyucak diye korkuyordum. "Hyung, canım öyle bir yandı ki, sanki kalbimi eline alıp parçalamış gibi hissettim. Değer verdiğin birinin yaptıgı hareketler daha çok canını yakarmış. Aynı şeyi onda yaşadım ben." Yalan değildi, kalbimin üstünden geçmişti sanki yokmuş gibi. Olanları hatırladıkca gözlerim dolmaya başladı.
"Ben onu çok sevdim hyung." Sevgi böyle bir şeydi işte. Narkördü, siz ona değer verseniz bile o size vermezdi. Kendinizi dipsiz bir çukurda ulaşmak istediğiniz hedefte bekliyormuş gibi hissederdiniz. Ben de böyleydim çukurun içinde ışığımın yanmasını bekliyordum. Ama yanacak gibi durmuyordu, bu da beni daha da üzüyordu. Kalbimin acısını gözlerimden çıkan yaşlarla atıyormuş gibi hissediyordum. Gözlerimden yaşlar ardı kesilmeden aşağı iniyordu. Kalbim ağrıyordu. Ellerimi yüzüme koyup kapattığımda daha çok ağlamaya başlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Souled Romance [jakehoon]
RomanceOkuduğu Souled Romance adlı aşk romanının içine düşen Jake, o dünyaya dükün oğlu olarak gelmesiyle prense aşık olmadan hayatını yaşamayı amaçlar.