13. bölüm (Sunghoon's pov)

321 45 94
                                    

-

Sırtına yasladığım kafamı kaldırmayıp Jake'in sorusuna cevap vermiştim. 'Hiçbir şeyiz.'

Bana kızacaksınız. Neden böyle cevap verdin Sunghoon? Neden Jake'e değer vermiyorsun Sunghoon?

Neden sürekli iki farklı kişilikte davranıyorsun Sunghoon?

Belki de iki farklı kişiyimdir?

Bu bedenle dünyaya geleli yaklaşık iki sene olmuştu. Benim tanıdığım Jake'in ama sizin tanıdığınız Jaeyun'un Jake olduğunu anlamam biraz geç oldu. İlk gözlerimi veliaht prens olan lll. James Sunghoon Die Helligkeit'ın 15. yaş doğum günü olan Jaeyun'un bana kılıç vermesiyle bu dünyaya gelmiştim. Akik taşı.

Benim bu bedene gelmem gerçek dünyadan kopmuş olduğum anlamına gelmiyor. Aslında nitekim benim neden bu dünyada çift kişilikli olduğumun başlıca sebebleri anlaşılıyor. Ben bu dünyaya uyuduğumda gelebiliyordum. Yani kısacası geceleri burada oluyorum. Sabahları ise hikayedeki Sunghoon oluyordu. Neden sabahları öküz akşamları flörtöz biri olduğum açıklığa kavuşuyordu.

Gerçek dünyada beni herkes 'Jake'in de tanıdığı': Sunghoon Park, yani ünlü buz patenci. Kızların bir numarası olan, derslerinde başarılı, zengin bir aileden gelen o "mükemmel insan" tasviriyle biliniyordum. Kendimi övmek için söylemiyorum. İnsanların dışarıdan görüşleri bunlar. Jake'in yaşadığı zamanlar egoist kişiliğim yüzünden kızlar dışında bir çok erkek tarafından nefret edilirdim. Burnu havada davranışlarım erkeklerin beni dövme isteğini ortaya çıkarıyordu. Yalan söyleyemem haklılardı ama egoist davranışlarımın doğru olmadığının ben de farkındaydım lakin bu hareketleri yapmak zorundaydım.

Çünkü Jake benden fazlaca hoşlanıyordu. Yaptığım mantıksız, farkındayım ama ona böyle yaparak daha az canı yanar diye düşünüyordum. Toy zamanlarımdı. Ne kadar doğru ne kadar yanlış kestiremiyordum. şu anki aklım olsa emin olun ki asla böyle bir şey yapmaya tenezzül etmezdim. Tek taraflı acı çektirmiyordum, bunları yaparken benimde çok canım yanıyordu. sevdiğim birini bile bile üzmek hayatta en çok nefret ettiğim şeylerden biri olmuştu. Sonrasında ne oldu biliyorsunuz. En sonda en çok üzülen taraf ben olmuştum. Belki de yaptıklarımın cezasını tanrı Jake'i benden alarak vermişti. Eğer gerçekten böyleyse ben bunu gerçekten hak etmiştim.

Jake araba kazası geçirip hayata gözlerini yummuştu. O öleli, dünyadan kopalı, 8 seneye aşkın bir süre olmuştu. Tamam, ben buraya 2 senedir gelip gidiyorum ama gerçek dünyayla buranın zamanı farklı işliyordu. Jake öldüğünde 20 yaşındaydık. Ben şu an o bedende, yani Park Sunghoon olduğum bedende 28 yaşındayım. Mantıken buranın iki senesi anladığım kadarıyla dünyanın dört senesine bedeldi.

Jake beni 14 yaşımızdan beri o kadar çirkef davranışıma rağmen ilk günden son güne kadar bir gram sevgisinden eksilmeden hep sevdi. Ben ne yaptım? Onun sevgisine bir kere bile karşılık gösteremedim. Neden mi? Çünkü ailem aşırı zengin insanlardı. Tabii ki bu zenginliğininde birtakım bazı sorumlulukları vardı. Onların istediği bir hayat yaşamak olsun, onların seçeceği eşle evlenmek olsun, onların yapmamı istediği meslek olsun. Saysak daha bir çok sorunlarla karşılaşırdınız. İşin en kötüsü ne biliyor musunuz? Kimsenin Sunghoon sen ne istiyorsun dememesi.

Hiçbir zaman 'Sunghoon sen ne yapmak istiyorsun?' sorusunu bir kere bile ailemden duymadım ben. Evin tek çocuğuydum amma velakin el üstünde büyütülmem gerekirken sanki tasması bağlı bir sokak köpeği gibi hayatımın her şeyine müdahale edilerek büyütülüyordum. İsteklerim sahibim tarafından belirlendiği gibi. Zincirdende dışarı asla kopamıyordum. Bu kadar bağlı oldugumdan Jake'le yaşayacağımız o mükemmel hayat hiçbir zaman meydana gelmedi. Bana kızmayın ben gelmesi için çabaladım ama farklı sorunlar çıktı.

Souled Romance [jakehoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin