5. bölüm

293 46 54
                                    

-
Beklenen gün gelmişti. At arabasının önündeydik. Düşes'in elinde işlenmiş mendille göz yaşlarını silerken bize doğru bakıyordu. "Abartma Lisa." demişti Dük, ben göz devirmiştim. Sunoo ise sevimli sırıtışını yapmıştı. "Oğullarım b-benden ayrılıyor. HEM SEN NE ANLARSIN DUYGUDAN!" diyip Dük'e vurmuştu.

"Tamam sakin olun, hafta sonları geleceğiz." demiştim. Dük bana haklı manasında kafasını sallamıştı. Sunoo, "Anneciğim üzülme." diyip Düşes'e sarılmıştı. Düşes de "Bir tek sen anlıyorsun beni bu evde, baba oğul öküz bunlar." demişti. Dük ile birbirimize bakıp olayların saçmalığına göz devirmiştik. "Neyse görüşürüz oğullarım, dikkat edin kendinize. Biz de annenizle sizin yokluğunuzda vakit geçirelim." demişti Düşes kızarıp yüzüne yelpazesini doğru sallamıştı. Umarım bizim yokluğumuzda bir tane daha kardeşimiz olmaz.

Sunoo son bir kez el sallayıp arabaya doğru ilerlemişti. Suho bey onun kapısını açıp karşıma oturmuştu. Elini yanağına koyup, "Acaba bizi ne bekliyor?" demişti düşünür bir biçimde. Açıkçası bu soruyu bende merak ediyordum. Romana göre bu olay biraz erken oluyordu ama artık romanın hikayesine göre gitmiyorduk. Mutluydum, iyice değişmişti roman.

"Bilmiyorum. Bu arada Niki biliyor mu geleceğimizi?" demiştim. Kafasını olumlu bir şekilde sallayarak konuştu. "Evet, ona mektup göndermiştim." demişti. Muzipçe sırıtıp, "Bakıyorum da sen de manitanı hiç eksik bırakmıyorsun havadislerden." demiştim. Sunoo kafasını cama döndürüp kollarını sinirli bir biçimde birleştirdiğinde, "O BENİM MANİTAM DEĞİL!" demişti. Ama yüzü kızarmıştı belli ki Sunoo da Niki'ye karşı boş değildi. Ama bu ikisinin birbirine  aşklarını itiraf etmesi görünüşe göre baya bir zaman alacaktı.

Yerimden kalkıp Sunoo'nun yanına oturmuştum. Ne yaptığıma bakmak için kafasını bana döndürmüştü. Omzuna elimi koyup support abi pozisyonumla. "Ondan hoşlanıyorsan bunu abinden saklama Sunoonie." diyip. Muzipçe gülümsemiştim. Tamam yaptığım sinir bozucuydu ama Sunoo'yla uğraşmayı seviyordum.

Sunoo ise sinirli bir biçimde, "Benim bile cevaplarını bilmediğim sorular sorma." deyip kafasını tekrar cama döndürmüştü. İstediğim cevabı alamamıştım. Neyse, Sunoo'yu darlamama kararı almıştım. Yoksa bu yol böyle bitmezdi.

Aradan belli bir zaman geçtiğinden sanırım akademiye üç saat civarı bir yol vardı. Sunoo'ya baktığımda kafasını omzuma koymuş uyuyordu. Yanakları japon tatlısı olan bir mochi gibi görünüyordu. Bu dünyada bu gibi tatlılar olmadığından bazen özlüyordum gerçek dünyayı ama sadece bazen.

-
Kapı tıklatma sesini duymamla cama yasladığım kafamı kaldırdım. Sunoo ise hala uyuyordu. Kapıdan içeri Dük'ün güvenli bir şekilde gidebilmemiz için atadığı sör Kyungjin vardı. "Efendim mola verdik." demişti. Onu kafamla onayladığımda at arabasının kapısını kapatıp dışarı çıkmıştı. Camdan dışarı etrafa baktığımda kasabanın içindeydik. Ortalıkta şenlik havası vardı. Perdeyi kapatıp Sunoo'ya döndüğümde onu korkutmadan yavaş bir biçimde Sunoo'yu dürttüm. "Sunoo uyan." demiştim sakin bir tonda. Sunoo geçmiş hayatında yani hizmetliyken aniden sert bir biçimde uyandırılıp kaldırılan bir insan olduğundan ona böyle ani hareketler yapıldığında ürküyordu.

Sunoo kafasını kaldırıp elleriyle gözlerini ovalarken. "Neredeyiz?" demişti. "Mola verdik, gel etrafı gezelim dışarıda şenlik havası var." demiştim. O da gözlerini ovalayarak, "Tamam gidelim." deyip. Oturduğumuz yerden kalıp sırayla at arabasından aşağı inmiştik. Etraf fazla kalabalıktı. Çocukların ellerinde balonlar vardı. Bugün festival falan mı vardı? Burada etraf fazla süslüydü.

Souled Romance [jakehoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin