4'den sonra daha hızlı saydı. 10 rakamını söylemeden ağlamaklı ses tonumla bağırdım.
"Sakın 10 deme!"
"10"
Elimdeki yastığa kafamı gömüp olduğum koltuğa yüz üstü kendimi bıraktım ve daha fazla ağlamaya başladım.
"100'e kadar bekletsen, seninle sevişmek için aynı heyecanla sayarım."
Söylediği cümleyi beynim de tekrarlarken vücudumun titrediğini hissettim.
Gözyaşlarım yastık ve yüzüm arasında buhar oluştururken, 'sevgimin sınırı olabilir mi?' diye düşündüm. Izdırap gibi gelen sorularla hesaba çekmek istedim kendimi.
Yanıma gelmesini beklerken daha çok ağladım. Hıçkırıklarım bastırılmış olan yastıktan duyuluyordu.
Doğruldum, elimle ağlamaktan karışan yüzüme çeki düzen vermeye çalıştım. Yüzüme bakmadı, gözlerini kilitlediği tek nokta vardı.
Çaprazımda oturan bedene doğru ilerledim. Titriyordum, aynı oda da nefes almamız bile beni zangır zangır titretiyordu.
Gözlerini inatla odağından çevirmedi. Yanına oturup ellerimi beline sardım. Başımı benim için attığını hissettiğim kalbine yasladım.
Odanın karanlığa yakın olan ışık, yaslandığım yerden bakınca yüzünü kusursuz gösteriyordu.
Heykelimsi duruşuna aşık olurken, hayran kaldığım görüntüyü bozmak ister gibi dudaklarını hareket ettirmeye başladı.
"Hyunjin, ben hala korkuyorum. Seni seviyorum ama.."
Ama kelimesinin sonrasını duymak istemedim.
Hayatım ama ve keşkelerle doluyken, nefret ettiğim bu belirsiz iki kelimeyi sevdiğim adam söylemesin istedim.
Boynunu kavrayıp kendime doğru çektiğim yüzüne hızla yaklaştım. Ama kelimesinin devamını duymamak için.
Ağlamaktan kızarmış, şişmiş ve alevler içinde yanan dudaklarımla susturdum onu. geri çekilmeden dudaklarımız birmiş gibi konuşmaya çalıştım.
"Seviyorsan amalara izin verme. Yarın geç olmakla meşhur."
Hala dudaklarına değen dudaklarımla konuşmamın sebebi, bilsin istedim. İşitmeye yarayan kulakları amalarına çare olmazsa, dudaklarının duyması işe yarasın istedim.
"Sakınmak istiyorum, seni her şeyden. Bütün olmak istiyorum, sakındıklarıma dahil olmamak için senin parçan olmak istiyorum. Yapamıyorum, Hyunjin. kusursuz sevmeyi beceremiyorum. Seni kusurlara yakıştıramıyorum. Kendimle çelişiyorum, kendimi bana ait hissetmiyorum. Seni hissedebiliyorum. Yine de bu kadar zor olması tuhaf değil mi?"
Kurduğu cümlelerle kendimi değerli hissederken, neden bu kadar boşlukta gibiydim.
"İnsan zihninin eziyeti katlanılmaz bir gerçek. Gerekirse eziyet eden her zerreni uyuşturabilirim."
Bunları söylerken, rahatlaması için kucağına yerleştim. İstemsizce kıvranıyordum. Bedenim Minho'yu hissedince, anlam veremediğim zevk veren acıyla bağ kuruyordu.
Zorlaşan nefesleri kucağına yerleştiğim de yalnızca arzudan deliren nefeslere dönüyordu. Nefes nefese konuşmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
starboy, hyunho
FanfictionKaderinde boğulmak varsa, ölmeden daha derine bakıp balıkları keşfetmelisin.