8. bölüm

678 19 3
                                    

"Hemen anlat". Konuya ilk giriş yapan nurun olması ile yutkundum.

"Kızım herkesin içinde yüksek ses ile ne dediğinin farkında mısın sen". Bernanın bu tartışmayı devam ettireceği de bariz ortadaydı.

Ben kütüğe oturmuştum onlarda ayakta ağzıma sıçıyorlardı.

"Kızlar dinleyin beni bi kafanızda kurduğunuz senaryolar gerçekmiş gibi davranmayın". Birbirlerine bakıp sonra bana baktılar.

"Eee devam et". Aynı anda dedikleri bu cümle ile biraz korksam da çaktırmadım.

"Ya berk bey ile savaş biliyorsunuz ki kuzenler e haliyle benziyorlar da orada berk beye tezahürat yapacakken işte savaş çıktı ağzımdan o seni seviyorum lafı da aşk anlamında değil di yani hem ben salak mıyım da aşkımı milletin içinde bağırarak söyleyim". Hiç nefes almadan el kol hareketleri ile bir şeyler zırvalamıştım.

"Yanlış anlaşılma diyorsun yani". Bernanın biraz şüphe biraz da gerçek olduğuna inanma ihtimali ile sorduğu soruya yine aynı yalanı söyledim.

"Aynen öyle". İnanmış gibiydiler sonuçta gerçekten iki kuzen de baskın gen yani benziyor boy pos

"Kızlar Saçmalamayın ya bir de düşünüyorsunuz bir kere mantıken neden rakip takımı destekleyeyim yanlışlıkla olduğu bariz belli". Son kez yalandan da olsa haklı savunmamı yapınca ayağa kalktım oyun alanına doğru yürümeye başladık.

"Tamam tamam inandık hadi uzatmayalım şimdi ne yeri ne zamanı". Nurun dedikleri ile yanağından kocaman öptüm. "Helal benim kankama ya şimdi odaklanmamız gereken daha büyük bir savaş var". Ikiside gülmeye başladı sebepsiz bir şekilde bu durum sinirimi bozmaya başlamıştı artık.

"Yine savaş dedin". göz devirdim Bernanın bunu gıcıklığına söylediğini çok iyi biliyordum

"2 kelimenden biri savaş Elçin hanım". Nurun söyledikleri ona çok güzel bir dönüş sağlamıştı. Karnına dirsegimi geçirdiğim de ikiside sus pus oldu. Sinirle önden oyun alanına gittim.

"Nasılsınız askolar". Yanımıza neşeli gelen buğra ile sessizligi korudum.

"Top musun oğlum sen asko falan ne ayak". Mert bugranin ensesine bir tane iyisinden tokat yapıştırdı.

"Yakında iyi geceler bebeğim diye mesaj falan atar telofonumuza". Selimin dediği ile hepimiz güldük buğra hariç.

"Demek vakti geldi ha". Buğranın hüzünlü bir şekilde mazlum mazlum durup yavru köpek bakışları ile bize bakması ortamı ciddileştirdi.

"Neyin vakti geldi". Selim ve mert aynı anda burağa bakarak şaşkınca sordukları sorunun cevabını bekliyor du

"Size gay olduğumu açıklamanın vakti geldi". Selim ile mert aynı anda bizim arkamıza geçti.

"Aaa koynumda yılan beslemişim". Mertin dediği ile ortam da ki muhabbetin yeni farkına varıp gülmeye başladık baya dalga geçiyorlardı.

"Yılan ne kelime anakonda 5 senedir bunu bizden nasıl sakladın hain dost". Selimde merte katılınca ortamdaki gırgır şamata savaşı unutturmuştu. Savaş demişken aklıma geldi yine acaba neredeydi. Sağ çarprazımda bir çift göz ile göz göze gelince gülümsemem yüzümde donuklaştı. Şu anda muhabbetten baya uzaklaşmıştım. Eğer son yarışı da bizim takım kazanırsa finalde herkes birbiri ile yarışıcak ödülün sahibi olacaktı. Eğer bu ödülü BEN kazanırsam daha büyük bir ödülün sahibi olacaktım HAYATIMIN...

"Arkadaşlar buraya bakın yeni oyunu merak etmiyor musunuz toplanın bakalım". Berk beyin sesi ile dikkatimizi ona verdik.

"Oyunumuz paintbol millet herkesin yine iki rengi var mavi ve kırmızı beyaz bayrağı alıp size verilen minyon fişeği patlatırsanız oyun durur galibiyet sizin olur herkes aynı takımlarda kalsın birde kim nerede uğraşmayalım". Oyun güzeldi okey heyecanı da vardı ama yanma riskim de vardı şans yüzüme gülse zaten fifti fifti bir durum da kalmazdım.

Görünmeyen Cehennem // (Karanlığa Tutsak) //Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin