6.BÖLÜM "YILLAR SONRA İLK KARŞILAŞMA"
Yedi...
Tiyatronun sahnesine adım atmayalı tam tamına yedi gün oldu. Bir yanım eksik, bir yanım başı dik...
Bitap düşmüştüm. Kelimenin tam anlamıyla "bitap"...
Beyin fonksiyonlarım durmuştu artık. Yaşıyordum onlarda bunun farkındaydı lakin bir tuhaflık vardı.
Ruh bedenden gizli gizli göçmüş gibiydi.
Gökyüzü çoktan kuzguni bir renge bürünmüştü.
Evimi ocağımı, eskilerin günahından arındırmak ister gibi temizlemiş ama dudağımda o günahın bir kanıtını bırakmış gibiydim.
Yorgunum.
Kelimelerim yorgun, kendimden yorulduğum günleri geçiyorum sürekli.
İzmir yorgun...
Çeşme yorgun..
Firuze hepsinden yorgun!
Anlatamıyorum size. Belki de ilk defa...Ama yok, bu sefer olmuyor. Çünkü bu sefer hem insanlar yalancı, hem insanlar yabancı. Yani bu sefer durum; birkaç satır veyahut birkaç şarkı ile çözülecek kadar hafif değildi.
Salonunun ortasında, yere doğru yatmıştım. Günlerdir bu yerden kalkmamıştım. Belki çişim gelecekti, belki saçlarım kaşınacaktı veyahut elimde ki rakı şişesi bitecekti. Ancak öyle kalkıyordum buz kesmiş zeminden.
Bildiğiniz bir taşa yapışmış, oracıkta olanları düşünüyordum.
Ne olacak şimdi, neye yarayacak?
Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğim edasıyla yaşamaya devam ediyorum...Yani bence yaşamaya.
Ev sessiz, zemin soğuk, hava derinden derinden lodos esiyordu. Kafamı sola doğru çevirdim ve uykuya dalmaya çalıştım. Günlerdir tavanı izleyip, düşünmekten kafayı yemeye başlamıştım. Biraz daha uyumazsam daha ağır halüsinasyon görecek, daha da delirecektim.
Elimde ki bitmiş rakı şişesini parkede yuvarlarken kapı çaldı. Uzun süre tiye almadım. Ya Özgür'dü, ya başka bir bok!
Hiçbirini ne görmek istiyor, ne de yüzüne bakmak istiyordum. Hepsinden nefret ediyor, birkaç gün veriyordum kendime. Birkaç gün sonra ne Çeşme'de olacaktım, ne bu Allah'ın cezası tiyatroda.
Evet...başta size masallar sunan bazı serüvenler, sonunu bir azaba veyahut kabusa çevirebiliyor...
Kapı biraz daha çaldı. Yine umursamadım. Çünkü açmayacaktım, hiçbirinin o iğrenç ve yalanla çizilmiş çehrelerine bakmayacaktım.
"Şey...Firuze Hanım...Evdeyseniz acil bakabilir misiniz ?"
Bir anda ayağı kalktım. Daha önce duymadığım bir ses ve anımsayamadığım biriydi kapıdaki.
Kapımın arkasında ki aynaya baktım. Adamın benden korkmaması için bunu yapmam gerekiyordu. Saçlarımı düzelttim, gözyaşlarımı sildim, burnumu içime çektim ve kapıyı açtım.
Karşımda yaklaşık 1.90 boylarında, beyaz tenli, oldukça dikkat çekici bir yakışıklılığı olan, kirli sakallı bir adam vardı.
"Buyurun beyefendi"
"Kusura bakmayın Firuze Hanım, yani isminiz ile hitap ediyorum ama kapınızda isminiz yazdığı için" dedi büyük bir kibarlık ile.
"Olur mı, tabii buyurun"
"Ben yeni karşı komşunuz Demir. Psikoloğum, ofisimi İzmir'e taşımaya karar verdiğim için buradayım. İstanbul'dan geliyorum buraya. Yeni taşındığım için boya, badana falan yaptırıyorum. Bu sebeple evde ciddi bir koku var. Bende bu civarda temiz ve eve yakın bir apart otel veyahut butik otel bakıyordum. En azından birkaç gün idare etmelik. Bu sebeple yukarıda tanıştığımız komşumuz Melda teyzeye sordum. Kendisi bilmediğini ama tam karşımda oturan Firuze Hanım'ın buraları avucunun içi gibi bildiğini söyledi. O yüzden size danışmak istedim."
"Öncelikle hoş geldiniz, bildiğim birkaç yer var. Lakin buraya birkaç dakika. Çeşme bölgesi pahalı bir bölge. Ekonomik durumunuza göre karar vermenizi öneririm Demir Bey."
"E haklısınız tabii. Bir psikoloğun ekonomisine göre hareket etmesi gerekir fakat, ekonomik olarak sıkıntısı olmayan bir psikoloğum. Bu yüzden sadece en yakın ve en temizini söylemeniz yeterli."
"Pekâlâ, apartmandan çıktığınız gibi sola dönün. Birkaç dakika yürüdükten sonra Alya Butik Otel'i göreceksiniz. Yemekleri çok lezzetlidir. Ne mevsim olursa olsun mevsimin en güzel deniz ürünlerini, sebzelerini ve mezelerini görebilirsiniz."
"Çok teşekkürler. Bu arada bahsettikleri kadar ciddiymişsiniz."
Adamın cümlesiyle sinirle gülmeye başladım.
"Anlamadım Demir Bey?"
"Hiç...Bana biraz fazla resmi ve ciddi olduğunuz söylendi de."
"Peki..."
Tam kapıyı kapatacaktım ki kapımı tuttu.
"Ne oluyor beyefendi ?"
"Çam sakızı çoban armağanı...Çok büyük bir şey değil ama hoş bulduk hediyesi reçel yapmıştım. Altı kavanoz var bu kutuda. Umarım beğenirsiniz, tüm apartmana dağıttım, bir siz kalmıştınız"
"Ne reçeli peki bunlar?"
"Ayva reçeli"
"Daha önce yememiştim, teşekkür ederim Demir Bey" dedim ve kapıyı kapattım.
Yine döndüm o salona.
Garipti, birkaç saniye içerisinde sohbete girdiğim bir yabancı bile benim tüm kışımı düşünürken, aylarımı verdiğim adam onlarca ayda ki kışımı harcamıştı...
Uzun uzun reçeller ile bakışırken, telefonumun tekrar çalmasıyla ekrana yöneldim. Özgür'den seksene yakın cevapsız arama, annemden ve babamdan yetmişe yakın arama ve mesaj, Hande, Yalın, Aydın Bey demeden istisnasız herkes aramış. Bir kişi hariç...Berrak...
Çünkü biliyordu; benim bir kez kalbimden yırtıp attığım bir şeyi veya bir kimseyi tekrar alamayacağımı. Çünkü bende durumlar farklıydı. Bitmesi için çok büyük bir şey gerekirdi, biterse de ne dönüş bileti olurdu, ne de af çıkardı...
Sıkıntıyla nefes aldım daha sonra tekrar reçellere göz gezdirmeye başladım. Renkleri oldukça koyu duruyordu. Dışarıdan gören incir reçeli sanabilirdi. Ayrıca oldukça güzel ve tam kıvamlı duruyordu...
Bir reçel üzerinden nasıl edebiyat dönerdi bilmiyorum lakin, dönerdi işte, nedendir bilinmez.
Ben etrafa bön bön bakmaya devam ederken, dışarıdan gelen sesler ile beraber kapıya yöneldim. Kapıyı açtığım gibi karşımda Demir ve Özgür vardı.
Özgür pervasızca Demir Bey'e bağırırken, Demir Bey'in hiddeti gözlerinden okunuyordu.
"Demir Bey bir problem mi var?"
Kapıyı açtığım gibi Özgür dibime girdi.
"Firuze'm...sonunda. Günlerdir kapını çalıyorum, günlerdir arıyorum öldün sandım, kafayı yiyecektim!"
"O zaman gidip bir intihar mektubu hazırlasaydın, korkunu hemen tatmin etseydin Özgür."
Cümlemle beraber kolumu sıkıca tuttu.
"Sen bana ne dediğinin farkında mısın?"
Özgür kolumu tuttuğu gibi Demir Bey Özgür'ü kendine çekti.
"Ya Özgür müsün nesin, dalacağım şimdi sana! Rahat bıraksana kızı!"
"Sana ne kardeşim? Sana mı kaldı derdi tasası?"
"Eğer benim karşımda bir kadına bağırmaya kalkarsan kendine moraracak yer seçmeni öneririm"
"Denemesi bedava!"
Tam Demir Bey Özgür'e yumruğunu sıkmışken, sıkıca elini tuttum.
"Demir Bey lütfen! İnanın değmez..."
İkisi arasında ki sürtüşme daha çok büyümeden Demir Bey'i eve çağırdım.
"Lütfen geçin, bir kahve yapayım size ve sakinleşin. Arkadaş şimdi gidecekti zaten."
Demir Bey burnundan soluyan, hiddet dolu bakışları ile bana bakarken, Özgür bön bön çehreme bakakalmıştı.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun Firuze"
"Özgür defol git dedim sana!"
Ben Özgür'e bağırdıkça, o fark etmeden o anki siniri ile beraber kolumu sıkıca tutup benden hesap soruyordu.
"Ya aşık olduğun adama defol git diyip, elin adamını evine çağırmak ne demek Firuze?"
"Bin kat yabancı elin adamı bile senden daha zararsızken, bence konuşma..."
Kurduğum cümle ile beraber kolumu bıraktı. Gözyaşlarını avucunun içi ile sildi ve daha sonra kirli sakallarını uzun uzun kaşımaya başladı.
"Peki...Peki."
Merdivenlerden aheste aheste indi. Hayal kırıklığı vücudunun duruşundan bile belliydi aslında. Apartmandan çıktığını fark ettikten sonra Demir Bey'e döndüm.
"Demir Bey gerçekten çok özür dilerim, inanın sizi ilk gününüzden bu kadar kötü halde karşılamak istemezdim ama gördünüz..."
"Kim bu adam Firuze Hanım? Hangi hakla sizin kolunuzu o şekilde sertçe tutabilir?"
Demir Bey'in öfkesi gözlerinden okunurken, eğer tutmaya çalışmasam Özgür'e vuracağı bariz ortadaydı.
"Anlatacağım ama geçin isterseniz bir kahve yapayım."
Kafasını usulca salladı. Kendisini eve aldığım gibi elini yüzünü yıkamak için lavabonun yerini sordu. Bende fırsattan istifade salonu insan yaşar gibi göstermeye çalıştım. Bütün cam şişeleri sakladım ve hemen etrafa oda kokusu sıktım.
"Yardım edeceğim bir şey var mı?"
Sorduğu soru ile beraber kendisini balkona yönlendirdim.
"Siz geçin, ben kahveleri yapıp geliyorum. Nasıl içersiniz kahvenizi ?"
"Sade olsun..."
İkimize de sade Türk kahvesini hazırladıktan sonra masanın karşısına oturdum. O ise denizi seyretmek ile meşguldü.
"Tekrardan kusura bakmayın Demir Bey" cümlemle beraber bana baktı
"Ne kusuru, lütfen saçmalamayın. Ben sadece bir adamın bir kadına bağırmasına katlanamıyorum. Kusura bakmayın eğer eşiniz falansa.."
derken sözünü kestim. Hayır, sadece eski sevdiğim adam"
"Özel değilse ne ikinizi bu raddeye getirdi Firuze Hanım?"
Uzun bir nefes aldım sonra derin derin Demir Bey'e baktım.
"Yıllar sonra ilk karşılaşma"
![](https://img.wattpad.com/cover/254990447-288-k326004.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİLİTLİ KAPILAR AÇILSA
Teen FictionTiyatro metin yazarı olan Firuze , hayallerini yaşamak için her şeyden vazgeçebilecek , gözü kara ve çok başarılı bir kadındır . Kendisi için en değerli olan tiyatrosunda bir anda akıl almaz bir an yaşanır ve o an birçok kapıyı açacaktır . Firuze'n...