21.BÖLÜM / " YENİDEN BAŞLAMAK "

53 8 0
                                    

21. BÖLÜM "YENİDEN BAŞLAMAK"

Hani bazı zamanlar olur ya, sema kuzguni bir renge döner, siz ise bir viranenin tesiri altında kalırsınız. Ruhunuz, bedeniniz sizden yorulur. Bitap düşersiniz aynanın karşısında. Ayağı kalkıp yeniden başlamanız gerekir, ruhunuzu, bedeninizi susturmak gerekir. Ama susmazlar. Bu zamana kadar içinize attıklarınız bir çığ gibi büyür. Sanki öyleydi içimdekiler. Bir çığ dağın üstünde bekliyordu. Ufak bir dokunuş o kar kütlesini uçurumdan aşağıya yuvarlayacaktı. Ve benim üstüme çökecekti. Öyle bir an işte. İçimde, ruhumda, zihnimde, kalbimde biriken bütün her şey ufak bir dokunuşla yerle bir etti. O kar kütlesinin üzerime düşmesini bugün Mehmet Tekeoğlu sağlamıştı. Aldığım nefes verdiğim can olana kadar da bana olan kini soğumayacaktı.

İş yerine vardığımda herkes bana bakıyordu. Duruşumun dikliğinden ödün verdiğim, her daim fal taşı gibi açık gözlerimin kapanmak üzere olduğu tuhaf bir andı oysa ki. Herkes buna ne oldu der gibi bakıyordu. Herkes çehremi inceliyor, beni çözmeye çalışıyordu.

Odama çıkmak için merdivenlere yönelirken kolumda bir sıcaklık hissettim. Arkamı döndüğümde karşımda dünyada ki bütün masumluğun bir bedende toplanışı vardı. " Berrak " vardı. Üzerinde ki turuncu elbisesi ve örgülü sarı hırkasıyla bana bakıyordu. Saçlarının kabarıklığı, soğuktan üşümüş kırmızı burnu ile o kadar masum duruyordu ki, ona baktıkça kendimi cehenneme biraz daha yakın hissediyordum kendimi. O köprü beni gün geçtikçe aşağıya çekiyordu sanki.

" Firuze... gel gidelim. "

" Aydın Bey bekler beni, turne haftası hakkında konuşacaktık. "

" Firuze nefes alışından bile seni anlıyorum. Hadi gidiyoruz. "

" Nereye? "

" Arnavut kaldırımlarında kızarmış dondurma yemeye! "

Kimseye haber vermeden, hiç kimseye sormadan çıkmıştık sokağa. Berrak arabasıyla beraber bizi dünyanın en huzur dolu yerine götürüyordu.

Birkaç dakika sonra indik arabadan. Berrak kaldırımlara oturturdu beni. Öyle bir şey ki, omuzlar, koltuklar, yorganlar, hava, mevsim, şehir soğuk. ama bu kaldırımlar Hala sımsıcak. Karşıda ki dondurmacı, yanında ki gazozcu, onun yanında ki hiç işlememesine rağmen asla kapanmayan sahaf. buydu işte. Hayatımı adadığım küçücük yer burasıydı. Berrak tüm heyecanıyla karşı yoldan geliyordu kaldırımlara. Aldığı dondurmanın birini bana uzatırken, kendimden ağır bir nefes aldım. Ve sonra başımı Berrak'ın omzuna yasladım.

" Hani hatırlıyor musun, çok eskiden baban anneni aldatıp gittiği zaman, sen annen ve anneannen ha bir de daha doğacağından haberin dahi olamayan kardeşin ile bir başına kalmıştın. "

" Nasıl unutayım ki? Ben o gün büyüdüm. "

" O gün babanın gidişini öğrendiğin gibi buraya gelmiştin. Tabii o zamanlar konuşmuyorsun. Sadece biz biliyoruz sesini. O günde ben çok mutsuzdum. Anneme dedemi sorduğum için dışarı atmıştı beni. Kendi kabuğumda burada otururken cebinden beş lira çıkarmıştın.

" Çok mutsuz gözüküyorsun Furuze, sana dondurma alayım mı? "

Diye sormuştun. Bende kabul etmiştim. Nasıl anlıyorsun Berrak? Beni benden daha iyi nasıl tanıyorsun? "

" Ben senin nerende Benin var, ellerinin şekli nasıl hiç bakmadım ki. Ben sadece ruhunu merak ettim ve evelallah en güzel orayı tanıdım. "

Sıkıntıyla nefes aldım. Uzunca bir süre kafamı salladım.

Aheste bir şekilde saçlarımı kulağımın arkasına attım.

Berrak ise eliyle omzumu sıvazladı.

KİLİTLİ KAPILAR AÇILSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin