Damla, ona attığım mesajdan sonra bana bir kafenin konumunu attı.
Aramızdaki samimiyete bayıldım gerçekten.
Konuma göre kafenin tam önünde olmam gerekiyordu ama ne kadar baksam da adını göremiyordum. Beni nasıl bir yere getirtmişti acaba?
Bakmaya devam ediyordum ki içeriden tanıdık bir yüz gördüm. Damla ve... Yanındaki at hırsızı kimdi ya?
Hayır madem müsait değildin, niye konum atıyorsun be kızım? İçeriye girdim ama Damla'nın olduğu masaya yaklaşmadım. Konuşmalarının bitmesini beklemek daha uygun olurdu. Neye gülüyordu bunlar?
Oflaya puflaya kapının önünde duruyor, "Hoş geldiniz." diyen çalışanlara gülümsemeye çalışarak Damlaları izliyordum. Tamam, birileriyle görüşebilirsin ama keşke ben gelmeden önce biriyleyim deseydin.
"Ege!" kapıda dikildiğimi fark eden canım eski sevgilimin sesi kulaklarımı doldurdu. Harika. "Niye orada dikiliyorsun? Gelsene!" bu saatten sonra kaçış olmayacağı için sinirimi gizlemeye çalıştım ve yanlarına gittim.
"Selam," yanındaki vatandaşa başımla selam verdim. Nereden bulmuştu bu at hırsızını acaba? Çok uğraşmış mıydı?
"Sen yazdığında Caner'leydik. Acil olduğunu düşündüm, konum attım. Sorun olur mu?" adı da Caner miydi? Allah'ım tövbe estağfurullah.
"Açıkçası acil bir şeyi Caner'le de paylaşmak istemezdim, haberim olsaydı hiç gelmezdim." bu dediğime normal insanlar "Ayıp oluyor." derdi.
Ama Caner "Ha okey o zaman, ben kaçar." dedi. "Görüşürüz yarın." diyip Damla'yı yanağından öptü ve gitti. Samimiyetten öleceklerdi şimdi.
"Odun musun ya, öyle mi denir?" Caner gittikten sonra Damla koluma vurmuş ve bir güzel söylenmişti.
"Yüz yüze bir şey konuşmak istiyorum demek, sevgilinle de konuşacağım demek değil." dedim. "Bir dahakine lütfen önce sevgilinle buluş." gözlerini devirdi.
"Bir kere Caner sevgilim değil," dedi. "Kocam." ne? Yok artık, Caner'le evlenecek kadar düşemezsin. Yüzümden bile mal gibi kaldığım anlaşıldığı için gülmeye başladı. "Şaka yaptım be, korkma hemen." korkudan bayılmıştım ya, ne diyorsun? "Sevgilim değil ama aday."
"Gerçekten mi?" kaşlarımı kaldırdım. "Erkek zevkin çok değişmiş." sırıttı. Birazdan gelecek şeyi az çok tahmin ettim.
"Evet, eskiden yalancı ve bahane üreten erkekleri beğeniyordum." gözlerimi devirdim. Tamam..
"En azından yüzünden bile seni aldatacağı belli olan biriyle de beraber olmazsın." kaşlarını çattı. Anlaşılan sevgili adayı için kötü bir şey söylememe asla izin vermeyecekti.
"Öyle biri değil, Ege. Buna emin olabilirsin." dedi. "Ayrıca beş dakika bile aynı ortamda bulunmadığın biri hakkında boş tahminlerde bulunma, komik duruyorsun." birinin yapabileceklerini anlamak için beş dakikaya ihtiyacım yoktu ama canım eski sevgilimi flörtü hakkında daha fazla bozmak istemedim. Her ne dersem diyeyim mutlaka bir cevabı olacağı için boş yere ağzımı açmama gerek yoktu zaten.
"Biliyor musun? Kendi başına her şeyi çok iyi biliyorsun bal," bal... Ona en son ne zaman bal demiştim, kim bilir? "Boş tahminlerime gerek yok bence de." bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ki izin vermedim. "Her neyse, sadede geliyorum." dedim. "Aslı'ya hikaye hakkında herhangi bir şey gönderdin mi?" Damla'nın bazı belirli yüz ifadeleri vardı. Mutlu olduğunu, şaşırdığını ya da gerçekten hiçbir şey anlamadığını yüzündeki ifadeden anlayabilirdiniz. Şu anki yüzüyse "Ne diyorsun, anlamadım. Ben mi salağım, sen mi?" diye bağırıyordu resmen. "Aslı, hikayenin sana adandığını öğrenmiş. Ona herhangi bir şey gönderdin mi bizimle ilgili?" sorduğum soruyu duyunca karşılaştığımızdan beri ilk defa bu kadar ciddileşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunlu Ümitler
General FictionBenim bütün ümidim, onun efsunlu kalbindedir. Ümitsizliğe kapıldığımız an kendi kalbimi koyacağım masanın ortasına. Ümidimi efsunuyla kaplayacak ve biz ona artık "Efsunlu Ümit" diyeceğiz.