"Sevgilim, uyan hadi." Damla'nın saçlarına ufak bir öpücük bıraktım. Saat öğlen olacaktı yahu, tamam biliyorum gece ikimiz içinde biraz uzun olmuştu ama artık uyanma vaktiydi.
Uykulu haliyle gülümsedi. Gözlerini açmadan "Ya hayır," dedi. "Uyanmak istemiyorum, sende gel beraber uyuyalım." gülümsedim. Bunu normalde yapması gereken bendim, bugün nedense erken uyanmıştım. Sevgili sevgilimin benim aksime çalışma saatleri daha sıkıydı. Tatilden yeni dönmüştük. Tekrar sevgili olalı 6 ay olmuştu, Aslı'dan ayrıldıktan sonra dayanamayıp eni sonu birbirimizin kollarına atılalı 6 ay. O zamandan sonra Aslı'yla iletişimi tamamen kesmiştim; nerede, ne yapıyor hiçbir fikrim yoktu.
Damla benimle beraber İzmir'e taşınmıştı, yeni bir ev almıştık ve onun için de yeni bir klinik tutmuştuk. İstanbul'da kalması ve düzenini değiştirmemesi için ısrar etmiştim ama biraz uzaklaşmanın iyi geleceğini söylemişti. Geçen hafta beraber tatile çıkmıştık, dün geceyse evimize dönmüştük. Bugün iş başı vardı, benimde yeni hikayem için taslakları editörüme göndermem gerekiyordu. Taslaklar bile yarım yamalaktı. İkimizin de işlerine geri dönmesi şarttı anlaşılan. "Aşkım, olmaz. Kalkman lazım, Ceren'le konuştum. Randevuların tatildesin diye neredeyse full dolmuş."
"Asistanımmışsın gibi konuşma. Ne var gideriz illaki. Kaçmıyorum ya," sırıttım. Somurtarak kendini kaldırdı. "Felaket tellalı gibi herifsin be."
"Ama sevgilim senin için diyorum ben. Yoksa mesela tam bu şekilde bütün gün bu yatakta yatsan ne hikayeler yazarım var ya," ben kıkırdarken omzuma birkaç kez vurdu.
"Sapıksın, sapık. Nereye fırlattın kıyafetlerimi? Getir hemen." gülerek yerdeki kıyafetlerini ona uzattım. "Bende bu adamla sevgiliyim işte, hayata bak." sanki hiç görmemişim gibi dün gece üzerimize attığımız örtüye sarıldı ve odamızın banyosuna doğru ilerlemeye başladı.
"Birincisi saklamaya çalıştığın her şeyde dudaklarımın izi var." dedim peşinden giderek. "İkincisiyse memnun değilseniz hemen sizi kurtarayım kendimden hanımefendi."
Banyonun kapısının önünde durup bana doğru döndü. "Beni uyandırdığın için senden nefret etmem gerekirken şu an ne kadar tatlı olduğunu görüp seni duşa atmamak için zor duruyorum. Kurtulmak isteyen kim?" diye sordu. "Seni çok seviyorum sevgilim ama iyiliğimi düşünüyorsan çabuk uzaklaş buradan." gülerek kapıyı yüzüme kapattı. Bende yatağımızı topladım.
Çok kahvaltı insanı olmadığını biliyordum ama atıştırmalık bir şeyler hazırlamıştım. Umarım gitmeden ağzına birkaç bir şey atabilirdi. Onun duş almasını beklerken salona geçtim ve bilgisayarımdaki taslaklara baktım. Hikayelerimdeki isimler değişse de aslında bütün hikayelerimi hep Damla'ya adamıştım. Sadece Umudu Yağmurun Damlalarında'da kendi isimlerimiz geçiyordu, onun sebebi de zaten hikayeyi Damla'yla beraberken yazmaya başlamamdı. Sadece bitmesi çok uzun sürmüştü.
Ben taslaklarımla uğraşırken zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim. Damla yaklaşık on beş - yirmi dakika sonra muhteşem havlusuyla salona giriş yaptı. Bir insanın havlusu bile kırmızı olmamalıydı. "Hoş geldiniz hanımefendi. Havluya hiç gerek yoktu, bence bir anda yere düşse hiçbir şey olmaz." gıcık gıcık sırıttım. Ona ahlaksız bir şekilde yavşamaya bayılıyordum.
"İşe gitmen gerek, diye uyandırdın beni. Aklımı çelme, sonra kendi kliniğimden kovulacağım göreceksin." omuz silktim, ne vardı şarkıcı falan olsaydı? Gitmiş bir de biz ayrıldıktan sonra psikolog olmuş.
"Peki peki, gitmeden bir şeyler ye." ayağa kalkıp yemek masasına doğru gittim. Oturabilmesi için önündeki sandalyeyi çektim. "Buyurun efendim."
"Havluyla mı yiyeyim?" kaşlarımı kaldırdım.
"Üzerini giyinecekmiş gibi durmuyorsun," dedim. "Ama bence yine de çok seksi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunlu Ümitler
General FictionBenim bütün ümidim, onun efsunlu kalbindedir. Ümitsizliğe kapıldığımız an kendi kalbimi koyacağım masanın ortasına. Ümidimi efsunuyla kaplayacak ve biz ona artık "Efsunlu Ümit" diyeceğiz.