"Akşam otelde konuşuruz." Aslı'ya söylediğim cümleden hemen sonra Damla'nın peşine takıldım.
"Şaka mı yapıyorsun sen?!" arkamdan bağırması umurumda olmadı çünkü esas derdim Damla'ydı şu anda. Kıza çok ayıp olmuştu ya. "Sana diyorum!"
Aslı'ya ufak bir bakış attım. Ayaklarını yere vurup duruyordu. "Sana otelde konuşuruz dedim!"
Damla bağırışlarımızı duyduğu için çok uzaklaşmadan durdu. Ona çarpmamak için son dakika durdum. "Ne yapıyorsun?"
"Peşinden geliyordum ta ki az önce sen durana kadar." güldüm. "Özür dilerim, dedikleri için."
"Ya hayır, senlik bir şey yok." dedi. "Sadece benden sonra kaliten çok düşmüş. Bu kızla evlenecek miydin gerçekten?" normalde böyle biri değildi. Neden bu kadar çirkefleştiğine anlam verememiştim. "Aslı'ya kim hikayenin bana adandığını söylediyse iyi ki söylemiş." doğru, bir de öğrenmem gereken bir isim vardı. O tamamen aklımdan çıkmıştı. "Bu çatlakla evlendiğini hayal bile edemiyorum, sen kafayı mı yedin?"
"Balım, yemin ederim bu halini ilk defa görüyorum. Bana hiç böyle davranmamıştı." gülümsedi, bir eliyle omzumdaki saçı alıyormuş gibi yapıp omzumu silkeledi.
"Şu anda da yanımda olduğun için kuduruyor. Birazdan saçımı başımı yolmak için buraya gelebilir, farkında mısın?" omuz silktim. Gelemez.
"Sana zaten hiçbir şey yapamaz, sen asla izin vermezsin ama senden önce de ben izin vermem." dedim. "Ayrıca onu hayatıma aldım diye hayatımı benden alamaz." bir süre sessiz kaldı. Omuzlarımla uğraşmaya devam etti. Bunu Aslı görüyor diye mi yapıyordu yoksa seneler önceki temas bağımlılığımız hâlâ devam mı ediyordu, anlayamadım.
"Ne istiyorsun Ege?" diye sordu birden. "Bana bir keresinde 'Her yerdesin, her yerde; en çok da içimde.' diye bir cümle kurmuştun. Ne kadar saklamaya çalışsan da, kaçsan da bir bakışın anlatıyor hâlâ içinde bir yerlerde olduğumu." dedi. "Hâlâ sende olduğumu kırk metre öteden anlayabilirim. Senin için hiçbir zaman bir seçenek olmayacağımı da biliyorum. Herkesi seçenek olarak görebilirsin ama beni asla. Bu yüzden kendini iki kadın arasındaymış gibi hissetme çünkü değilsin." karşıma geçip kendinden ve benden emin olarak konuşmasına bayılıyordum. Bu yüzden ona her defasında tutulmak benim için fazla kolay olmuştu. "Sen sadece benimle kendi aklın arasındasın. Aslı'ya değer vermiş olabilirsin, sevmiş de olabilirsin ama dünden beri gördüğüm bir şey var ki sen hâlâ beni seviyorsun. Bende seni seviyorum, çok seviyorum. Sana bırak her şeyi, gel bana diyemem ama..." sözünü kestim. Neyin ne olduğunu ikimizde biliyorduk, ilişki hayatımın tepetaklak olması hiç önemli değildi. Zaten hiç rayında gitmemişti. Aslı'nın üzülmesini de istemezdim aslında ama onunla evlenip daha sonra kötü bir ayrılık yaşayacaksak şimdiden olması daha iyi olurdu.
"Ama kendi içimdeki o garip kavgayı da bitirmemi istiyorsun." dedim. "İstediğim şey kimsenin üzülmemesi. Tamam, Aslı biraz kaba çıkmış olabilir ama sonuçta uzun bir süredir birlikteyiz onunla. Onun kötü hissetmesini asla istemem. Özellikle de benim yüzümden." başını salladı.
"Peki sen Ege? Aslı üzülmesin diye kendini mi üzeceksin? Eminim bunu ilişkiniz boyunca çokça yapmışsındır zaten. Bu sefer kendini düşün. Ne istiyorsan onu yap." bunu yapmam gerektiğini biliyordum. Biz tanıştığımızdan beri bunu söyleyip duruyordu zaten. Sevgiliyken hayatıma çok daha fazla dahil olduğu için neler yapıp yapmadığımı farkındaydı.
Az önce düşündüm sanırım, senin peşinden gelmek istedim ve geldim bal. Aslı'yı değil, bizi düşündüm.
"O zaman şu anda seni iş yerine bırakmak istiyorum, bırakabilir miyim?" gülümsedi ve tekrar başını salladı. Lise aşıkları gibi yüzümüzdeki salak gülümselerle yan yana yürümeye devam ettik. Onunla uzak olmamızdan dolayı bu tarz şeyleri pek yapabildiğimiz söylenemezdi ama şu an yaşanıyor olması bile o kadar güzeldi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunlu Ümitler
General FictionBenim bütün ümidim, onun efsunlu kalbindedir. Ümitsizliğe kapıldığımız an kendi kalbimi koyacağım masanın ortasına. Ümidimi efsunuyla kaplayacak ve biz ona artık "Efsunlu Ümit" diyeceğiz.