"Otelden çıkıyorum şimdi, sen hazır mısın?" otel odamın kapısını kapattım. Damla'yla konuşuyordum, onu hazırlandıktan sonra alıp konsere geçmeyi hedeflemiştim ama her zamanki inadından vazgeçmediği için sahilde buluşup öyle gitmeyi uygun bulmuştuk.
"Evet, çıktım bende az önce." asansöre doğru yürüyordum.
"Tamam o zaman, yaklaşınca tekrar ararım seni." dedim. Asansör çoktan çağırılmıştı. 1, 2, 3, 4...
"Tamamdır, görüşürüz."
"Görüşürüz, öptüm." diyerek telefonu kapattım. Öptüm mü? Yıllar sonra bile bu kadına kalbimin ısınma hızı gerçek miydi?
Ağrı kesici içmeme rağmen kesilmeyen baş ağrımla asansöre bindim. Damla Hanım sağ olsun bir de gitmemiz gereken bir konser çıkmıştı. Araf'ı üniversiteden beri çok severdim; Araf beni eski sevgilisi ve Aslı'yla tanıştırmıştı. Aslı'nın o zamanlar biriyle birlikte olduğunu biliyordum, aynı ortamda olduğumuz için de çok yakın iki arkadaş olmuştuk. Hatta Araf ve eski sevgilisi ayrılana kadar dörtlü takıldığımız zamanlar olmuştu ama tüm bu süreçte arkadaştık. Arkadaşken tanıdığım Aslı gerçekten çok tatlıydı, sevgili olduktan sonra da üzerime daha çok düşüyordu ve bu gerçekten hoşuma gidiyordu aslında. İyi bir arkadaşlıktan sonra iyi de bir ilişkimiz vardı, Aslı'nın bazen tuhaf kıskançlıkları olduğunu saymazsak tabii. Aslı'yla sevgili olduğumuz dönem Araf'la onun eski kız arkadaşının ayrıldığı döneme denk geldiği için Aslı ve Araf görüşmeyi bırakmıştı. Aslı'ya dair de hiçbir şey duymak istemeyen Araf benimle de pek sık görüşmüyordu. Ayrıldığımızı öğrenmek onun fikrini ne kadar değiştirmişti, bilmiyordum. Çok sık görüşmediğimizden birbirimizi internet üzerinden takip ediyorduk. Gerçi o magazine de çok çıkıyordu, onunla ilgili şeyleri duymak daha kolay oluyordu.
Asansör sonunda lobiye geldiğinde derin bir nefes almıştım ki bugün bu kadar çok karşılaşmayı beklemediğim eski nişanlımla karşılaşınca aldığım nefes ciğerlerime geri kaçtı. "Çok şükür buradasın." Aslı beni baştan aşağı süzerken hızlıca asansörden indim.
"Ve şimdi de gidiyorum." bugün onunla daha fazla konuşmak istemiyordum. Eğer beni takip edip kavga çıkarmasaydı şu anda zaten sorunlarımızı konuşuyor olurduk. Kalbimizi gereksiz yere kırıp sonrasında da birbirimizin yüzüne bakamayacak durumda olmak istemiyordum.
"Ege sevgilim, lütfen. Gitme." sevgilim? Hayretle durup Aslı'ya doğru döndüm. Kaşlarım kalkık şok içinde ona bakıyordum. Gittikçe dengesizleşiyordu.
"Aslı, iyi misin sen?" diye sordum. Sesim beklediğimden fazla sert çıkmıştı. "Beni," dedim. "Dün gece terk edip bugün sırf beni kaybetme korkun yüzünden kollarıma atlayamazsın. Yapamazsın bunu." beni başka birine kaptıracağını düşündüğü an içinden bambaşka biri çıktığını biliyordum ama dengesizlik en nefret ettiğim şeydi. Bunu da Aslı'dan daha iyi bilen hiç kimse yoktu.
"Ben özür dilerim, yapabilirim sandım." dedi ve bana yaklaştı. Daha yapabilmek için bile kendine vakit vermemişken buna inanması oldukça saçmaydı. "Seni kaybedemem Ege."
"Aslı, lütfen." dedim. "Kendine zaman ver, bana zaman ver. Bu şekilde olmaz, sende biliyorsun." başını salladı. Etrafta uçan dişi sinek görmeyince mantıklı davranmaya başlayabiliyordu.
Bana doğru bir adım daha atarak yanağımı öptü, sanki daha iki gün önce yüzümü ruj izine bulamamış gibi uzunca öptü. "Gerçekten mi?" siktir. "Gerçekten mi ya? Barışmanız çok uzun sürmemiş bakıyorum!" hayatımdaki kadınların sürekli yanlış anlaşılacak durumlarda ortaya çıkması gerçek miydi ya? Yani bu kadar cenabet bir adam mıydım gerçekten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunlu Ümitler
General FictionBenim bütün ümidim, onun efsunlu kalbindedir. Ümitsizliğe kapıldığımız an kendi kalbimi koyacağım masanın ortasına. Ümidimi efsunuyla kaplayacak ve biz ona artık "Efsunlu Ümit" diyeceğiz.