Sanki beynimin içinde birileri kanalizasyon kazıyormuş gibi bir zonklamayla uyandım. Tanrım, bu ağrı ne?
Etrafa anlamsız bakışlar attım, nerede olduğumu bile bilmiyordum.
Saat kaçtı, hangi gündeydik, ben niye buradaydım? Ayrıca gömleğim niye üzerimde değildi?
"Günaydınn." tanıdık ses beynimdeki ağrıyı iki katına çıkardı. Şaka mıydı bu? "Sana Damla'nın özel kahvesinden yaptım, toparlanırsın hemen." lütfen acı kahve olmasın, lütfen.
Dün geceye dair hatırladığım tek şey Aslı'nın mesajından sonra yanımda Damla'nın olmasıydı. Bazı sahneler dönüp duruyordu aklımda ama hepsi yarım yarımdı.
Damla elindeki fincanla uzandığım koltuğun yanındaki masaya oturdu. Neden gömleğimin onun üzerinde olduğunu sormalı mıydım emin değildim. "Başım çok ağrıyor." güldü.
"O kadar içip nasıl sadece baş ağrısıyla atlatabildiğini anlamadım." dedi. "İyi ki kusmadın yoksa yeri yalatırdım sana."
"Ne kadar da naziksin?" bardağı uzattığında hiç istemesem de elinden aldım. Tadına bakmadan bile içemeyeceğimi hissedebiliyordum. Hiç kimse akşamdan kalma olduğu sabah ilk iş olarak güzel bir kahve içmezdi. "Dün gece tam olarak ne oldu?" diye sordum. "Ayrıca gömleğimi çalman gözümden kaçmadı."
"Bir dakika," dedi kaşlarını çatarak. "Sen hiçbir şey hatırlamıyor musun?"
"Hayır," dedim. "Parktan sonra bir bara gittiğimizi hatırlıyorum, beni ikna etmeye çalıştığını ve seni dinlemediğimi de çok net hatırlıyorum ama barda ne olduğunu ya da buraya nasıl geldiğimi asla hatırlamıyorum." burası demişken... "Ayrıca burası neresi? Neredeyiz biz?"
"Öncelikle hoş geldin, burası benim evim. Bu merasimi dün gece yapmayı çok isterdim ama belli ki yapsam da hatırlamayacakmışsın." kıkırdadı. "Gömleğin artık benim, bunu asla geri alamazsın bu arada." istemsizce güldüm. İzmir'e üstsüz gittiğimi hayal etmiştim de bir an.
"Ya tamam al senin olsun da neden üzerinde olduğunu sormaktan korkuyorum açıkçası." elimdeki fincanla bakışmayı bırakıp bir yudum aldım. İçkiden değil ama bundan kesinlikle kusacaktım.
"Korkma, daha dün gece terk edilmiş bir heriften faydalanmadım. Seni ayıltmak için duşa sokmam gerekti de." pantolonum üzerimde ve kuru olduğuna göre...
Bu kadına daha kaç kez rezil olacaktım? "İşe yaramamış galiba."
"Aslında çok işe yaradı, sanki ayıkmış gibi bütün hayat hikayeni anlattın." dedi. Siktir ya, gerçekten mi? "Hayatının aşkı olduğum kısım çok eğlenceliydi." gözlerimi kapatıp başımı geriye attım.
"Tam olarak ne anlattım?" ya yoldan geçen bir amcaya bile anlatsam olurdu da Damla olmazdı ya, Damla en son bilmesi gereken insandı.
"Çocukluğunun belirli bir kısmını, beni, Aslı'yı. Araya birkaç kız daha soktun da detay vermeyeceğim." dedi. "Ayrıca çocukluğun kısmında ağzını sıkı tutmuşsun, sarhoşken bile çok az şey anlattın." senelerce susmak zorunda kalınca konuşman gerektiğinde zaten ne diyeceğini bile bilemiyorsun aslında bal.
"Özür dilerim." ani bir refleksle omzuma vurdu.
"Off saçmalama, ne özürü?"
"Uğraştırdım seni." dedim. "Seni terk eden sarhoş eski sevgiline kapını açmışsın ayrıca, teşekkür ederim."
"Özüre gerek yok." güldü tekrar. "Beni terk etmek yaptığın en büyük hataydı zaten, acısını çektiğini düşünüyorum." masadaki telefonumu uzattı. "Gece boyu Aslı aradı, iyi olmadığını söylemek isterdim ona ama işler daha kötü olsun istemedim." telefonu elinden aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunlu Ümitler
General FictionBenim bütün ümidim, onun efsunlu kalbindedir. Ümitsizliğe kapıldığımız an kendi kalbimi koyacağım masanın ortasına. Ümidimi efsunuyla kaplayacak ve biz ona artık "Efsunlu Ümit" diyeceğiz.