-14- Final

24 0 0
                                    

Bazı sorular sorulduğunda gelecek cevap için sadece iki saniyede binlerce senaryo kurarsınız. Evet, hayır, bilmiyorum, emin değilim, düşünmem lazım... Damla'nın bana vereceği cevap bunlardan herhangi biri olacaktı ve o konuşana kadar söyleyebileceği her cevabı hayal ettim. Olumsuz bir şey söylerse ne tepki verecektim sadece onu düşünmemiştim bu ana kadar. Nedense olumsuz cevap verme ihtimali soruyu sorana kadar beynime dank etmemişti.

Son not kağıdımı elinde tutarken yavaşça güzel gözlerini bana doğru çevirdi. Beklemediği bir gün olduğunu biliyordum, eni sonu bunu yapacağımı illaki tahmin ediyordu ama bugün yaşanacağını beklemediğini çok iyi biliyordum. Zaten bu yüzden bugünü seçmiştim. Sadece cevap verme süresi yaşadığı şok yüzünden mi gittikçe uzuyordu yoksa nasıl diyeceğini mi bilmiyordu, hiçbir fikrim yoktu.

"Ben," dedi zar zor yutkunarak. "Evet, evet, seninle evlenirim." sesi çok sakin çıkmıştı ama dünyanın en güzel cevabını vermişti. Oh be, çok korkmuştum. "Ben zaten sadece seninle evlenirim." yüzümde engel olamadığım aptal bir gülümse oluştu.

"Allah be!" elim ayağım titrerken ayağa kalktım ve yüzünde öpebildiğim her santimini öpücüklerime boğdum. Benim çılgın sevincimi sakinleştirmek için bana sıkıca sarıldı. Hem gülüp hem ağlamayı nasıl başardığımı bilmiyordum ama ona sarılırken gözlerim dolmaya başlamış, birkaç damla da yanaklarımdan süzülmüştü bile. Düşünmemeye çalışsam da olumsuz bir cevap vermesi bizi olduğumuzdan da kötü bir duruma getirecekti. Bu teklif her şeyi çok güzel yapabileceği gibi her şeyi mahvededebilirdi.

Sarılmamız bittiğinde geri çekilirken gözlerimi fark etti. "Ya sen tam bir delisin, onlar ne?" ben hemen gözyaşlarımı silecektim ki Damla benden önce davrandı. "Ağlama, beni de ağlatacaksın."

"Ama," dedim. "Çok mutluyum Damla." kocaman gülümsedi ve dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı. Sen bana evet diyen kadın, o kelime senin iki dudağının arasından çıktığında benden daha mutlu bir adam kalmadı bu dünyada.

"Bende öyle," dedi gülücüklerinin arasından. "Sadece yüzüğü almışsın ama kendisini göremiyoruz." kaşlarımı kaldırdım. Sevinmekten yüzüğünü takmayı unutmuştum! Aptal Ege.

"Ah evet, özür dilerim." hemen geri çekilip hâlâ elimde açık bir şekilde duran kutudan yüzüğü çıkarıp uzattığı parmağına taktım. Elini açarak bana doğru uzattı.

Kendi eline bakarken konuştu. "Yani kocam diye demiyorum ama güzel seçmiş." yahu kadın, öyle konuşma. Öyle konuşursan seni yemem gerekir, konuşma. "Bakın beyefendi, farkındaysanız evleniyorum da lüften mesafemizi koruyalım. Kocam üzülür." kahkaha attım. Bana deli diyen kadına bakın ve güzelliğinde kaybolun.

"Kocanız," dedim. "Kocanızdan uzaklaştığınıza eminim çok üzülür." ben parmağına bakmaya devam ettim. "Sana yakışmayan hiçbir şey yok zaten ama bir insanın parmağında bir yüzük ancak bu kadar güzel görünebilirdi."

"Teşekkür ederim." dedi güzel ellerini göğsüme yerleştirip. "Hem elbise, hem yüzük, hem de sürprizin için." gülümsedim ellerimi ellerinin üzerine koyarken. "Çok beğendim, çok teşekkür ederim."

Hafifçe kaşlarımı kaldırdım. "Peki buraya kadar mıydı? Bitti mi sence?" omuz silkti.

Yanında durduğumuz minderlere bakarak konuştu. "Herhâlde yemek yiyeceğiz çünkü beni burada aç bırakmayacağına eminim."

"Evet, çok kuvvetli bir tahmin ve yemek yiyeceğiz de zaten ama," dedim ellerini tutup onu çevirirken. Deniz kenarındaki evine bakabilmesi için onu çevirdikten sonra belini sardım. "Şuradaki evi görüyor musun?" başını salladı.

Efsunlu ÜmitlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin