-5-

35 1 6
                                    


Hayat, ne kadar da garip? Öyle değil mi? Cümleler değişiyor, sürekli ve sürekli.

Peki hayatımın bir anda tersine dönmesini bekliyor muydum? Hiç sanmıyorum.

Her şey onca zamanı birlikte geçirdiğim kadın sayesinde yaşandı, sürdü ve bitti. Yine de ona teşekkür etmeliyim, bana kattıklarıyla hayatımı değiştirdiği için.

Damla'ya... Bana beni sevdiren, aynı zamanda nefret ettiren kadına...

Umudu Yağmurun Damlalarında adlı kitabımın üçüncü sayfası, Damla'ya ithaf ettiğimi ifade ettiğim sayfa. Sonuçta hikayeyi onun için yazmıştım, başarısı da onun sayesindeydi.

Uzun zamandır konuşmuyorduk. Neler yapıyordu, evlenmiş miydi, mutlu muydu? Hiçbir fikrim yoktu. Belki de böylesi daha iyiydi ama bir yerlerde iyi olmasını umuyordum. Sadece umuyordum işte.

Kitap iki sene önce basılmıştı, 2026'da. Basılan ilk kitabımdı, en çok sevilen de. İnsanların neden Damla'yla Umut'u bu kadar çok sevdiklerine hâlâ bir anlam verememiştim. İkinci kez ayrıldığımızda Umut ismimi kullanmayı bırakmıştım, resmi işlerim olmadığı sürece kimse tam adımı bilmiyordu. Kitabı da diğer ismimle çıkarmıştım tabii ki. Yani hikayedeki Umut'un ben olduğumu bilebilecek sadece iki kişi vardı: Damla ve ben. Ben unutmayı seçiyordum, Damla'nın da farklı bir seçim yapacağını düşünmüyordum.

Aslı'yla birlikte İstanbul'daki imza günüm için uçağa binmiştik. Bana eşlik etmeyi seviyordu, yanımda olmasından memnundum. Yolculuk sırasında uyuyakaldı, bu aralar fazla yorgundu. Tüm bu çalışma sürecinde bana vakit ayırabilmesine hayrandım.

O uyurken bende birkaç şey yazdım. İlhamın nerede nasıl geleceği hiç belli olmuyordu. Şimdiki aşk acısı çeken çiftimse Merve ve Merih'ti. Birbirlerine saf aşkla bağlı olmalarına rağmen kavuşmak mahşere kalmıştı. İkisinin arasındaki o saf aşkı yazmaktan çok yaşamayı tercih ederdim ama hayat bana gülmedi.

Artık aşka inanmıyordum zaten ama yazmayı hiç bırakmadım.

İndiğimizde bir şeyler yazdığımı fark ettiğini ve en kısa zamanda taslağımı okumak istediğini söyledi. Yazdıklarıma benden daha çok heyecanlanıyordu, hayır diyemedim.

Fuara gitmeden önce bir restorana oturup karnımızı doyurduk, o sırada taslağımı okudu. Ağzı açık bir şekilde kafasını yazımdan kaldırdığında "İşte bu!" dedim. "Beni her defasında büyülüyorsun Ege," dedi. "Ne yazman gerektiğini çok iyi biliyorsun, kelimelerin çok güçlü." gülümsedim.

"Sen bir numaralı hayranım olduğun için böyle söylüyorsun." gülümseyerek işaret parmağını kaldırdı.

"Haklısın ama yarı yarıya." kaşlarımı kaldırdım. Ardından gelecek açıklamayı bekliyordum. "Bir numaralı hayranın olduğum çok doğru bir tanem ama bu yüzden söylemiyorum." sözlerinde samimi olduğunu biliyordum ama sevdiklerinizin yaptığı her şey güzel gelir size. Bu yazılı olmayan bir kuraldır. "Seni hiç tanımıyor olsaydım da kim bu Ege diyerek aldığım ilk romanında ağzım yine açık kalırdı." ilk romanım... Bunu konuşmasak olmaz mıydı? "Gerçi Merve ve Merih, Umut ve Damla'ya zor günler yaşatabilir."

Güldüm. "Nasıl yani?"

"Umut ve Damla hikayesi, iki senedir sönmeyen bir ateş gibi. Yalan yok, güzel hayalleri vardı ve birçoğu yaşanmadan yarım kaldı ama Merih ve Merve'nin ayrılığı daha çok acıtıyor insanı. Belki gelecekteki Umut ve Damla, Merih'le Merve olur." omuz silktim.

"Belki de." Aslı'nın hikayelerim hakkındaki düşünceleri çok önemliydi, her yazdığımı ilk okuyan kişi oydu. Yayınlanmayan o kadar çok kesiti ezbere biliyordu ki... O yüzden onun yorumları bir altın kadar değerliydi benim için.

Efsunlu ÜmitlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin