-4-

23 0 0
                                    

"Öldün sandım!" esneyerek kapıdaki sevgilime baktım. O ne mümkündü?

"Sana da günaydın balım." günaydınımı çok takmadı ve içeri geçti.

"Hadi kahvaltı yapalım." ona el sallayıp yatak odasına doğru yürümeye başladım.

"Ya ne kahvaltısı? Uyuyalım uyuyalım, saat kaç?" odaya girdim, tam yatağa uzanacaktım ki Damla koşarak sırtıma çıktı.

Onun sırtıma çıkmasıyla yatağa doğru biraz düşmüş olduk. "Saat dokuz, uyumak yok. Kahvaltı yapalım, hadi!" yatakta uzanıp ona sımsıkı sarıldım. Hıhı, uyanırsam yaparız o kahvaltıyı.

"Ya dokuzda kahvaltı mı yapılır? Boşver, uyuyalım hadi." ona ne kadar sıkı sarıldıysam neredeyse aynı güçle omzuma vurmaya başladı. Acıyordu be!

"Benim için İstanbul'a gelmişsin, öküz gibi uyuyacak mısın?" gözlerim kapalı başımı salladım.

"Evet, öküz gibi yanımdaki bu güzellikle uyuyacağım." ona sarılmaya devam ettim ama kıpırdamayı bırakmadı. Bir an yüzüme su fırlatacağını düşünsem de aklımla nasıl oynayacağını iyi bilen bu kadın, dudaklarıma birkaç öpücük bıraktı. Bu "Hadi, uyuyabilirsen uyu." demekti. Sabah sabah ayarımı bozmuş, hatta bana birkaç tane daha öpücük istetmişti. Yaklaşmak istediğimde bu sefer geri çekildi.

"Günaydın sevgilim, artık uyandığına eminim." gözlerimi devirdim ve başımın altındaki yastığı Damla'ya fırlattım. Hain kadın!

"Ya neden saat dokuzda? Neden on değil, neden dokuz?" kıkırdadı. Gıcık kıkırdayışını bile çok sevdim.

"Çünkü öyle istedim." dedi. "Mutfağa geçiyorum, gel."

O giderken arkasından seslendim ama sanırım duymadı. "İyi de mutfakta hiçbir şey yok ki,"

Yataktan kalkar kalkmaz ayılmak için önce yüzümü yıkadım. Ne kadar dağınık hâlde olduğumu aynaya bakana kadar bilmiyordum, kapıyı bu tiple mi açmıştım gerçekten? Saçımı düzeltebildiğim kadar düzelttim ve mutfağa doğru ilerledim.

Mutfak kapısında onu izlemeye başladım, orada olduğumu fark etmedi. Damla geldiğinde o kadar uykum vardı ki getirdiği poşeti bile görmemiştim. Sanırım kahvaltılık bir şeyler almıştı.

O kadar uzun zamandır onunla baş başa kalmayı, mutfakta bütün o harikaları nasıl yarattığını izlemeyi istiyordum ki şu an gözlerimin önünde olmasına inanamıyordum. Hele dün gece yaşananlar, bugün kokusunun bu evi sarması... Bu bir rüyaysa lütfen uyanmayayım. "Yardım mı edeceksin yoksa orada dikilmekten memnun musun?" gülümsedim. Hâlimden ne kadar memnun olduğumu tahmin bile edemezsin.

"Yardım etmek değil de köstek olmak istiyorum." arkasından yaklaşıp belini sardım. İşte tamam ya, bunu da yaşadım artık ölsem de gam yemem. Boynundan öptüğümde tekrar kıkırdadı.

"Aklımı başımdan alırsan seninkini Fizan'a uçururum." güldüm. Sen nerede zannediyorsun ki?

"Sence benim aklım yerinde mi? Seninki niye yerinde olsun?" tekrar öpmek için eğilecektim ki ağzıma salatalık sıkıştırdı. Tamam be kadın, iki öptürme zaten.

"Kıyafetlerin üstünde kalsın istiyorsan geri bas." sırıttım. Deli kadın...

"Kıyafetlerimin bazen çok fazlalık olduklarını düşünüyorum, üstümde olmamalılar bence." dirseğini hafifçe karnıma geçirdi ve ondan ayrılmamı sağladı.

"Kahvaltı!" tamam şimdiye kadar ona çok nazik davranmıştım ama her defasında da bana vurmamalıydı. Elindeki bıçağı bir kaza olmasın diye alıp kenara koydum. Onu hızlıca kendime çevirdim, tezgahla aramda kaldı.

Efsunlu ÜmitlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin