"Kapanmayan yaralara, yara bandı yapıştıramazsın, bu daha çok acıtır canını."
set fire to the rain-adele
Merhaba, bölüme başlamadan önce sizden küçük bir isteğim olacak. Satır arası yorumlar yaparak düşüncelerinizi, duygularınızı ve fikirlerinizi yazabilir misiniz? Lütfen. Sizin kafanızda bu kitap nasıl çok merak ediyorum. Yayımladığım ilk kitabım olduğu için fikirlerinize ihtiyacım var. Şimdiden hepinize teşekkür ederim. İyi okumalar...01.08.2014
"Anne," dedi, küçük kız elindeki üzümlü kekle annesine doğru ilerleyerek. "Bir tane bundan alabilir miyim? Canım çok çekti."
Gülümseyerek elindeki yeşil ambalajlı keke bakmaya devam ederken annesinden bir cevap gelmediğini fark ederek bakışlarını kaldırdı, annesine yöneltti.
Fakat annesi, küçük kızın düşündüğünün aksine onu dinlemiyor, bakışlarını alkol reyonunda dikkatlice gezdiriyordu.
Küçük kız annesinin duymadığını düşünerek dudaklarını büzdü. Küçük elini annesinin kot pantolonuna koyup çekiştirdi. Belki dikkatini böyle çekebilirdi.
"Ne var Anka? Ne istiyorsun?" dedi, annesi sert bir nefesi burnundan vererek. Onunla konuşsa da dikkati hala raflardaydı.
Küçük kız, aldığı bu tepkiyi pek umursamadı. Çünkü annesi markette bir şeyle ilgilenirken onun ayak altında olmasından hoşlanmıyordu, bunu biliyordu. Bir çok kez bunu yaşamıştı.
"Kek," dedi sadece, Anka. Elini annesinin pantolonundan çekti, çekingenlikle. Acaba parası olmadığı için mi sürekli markette onu görmezden geliyordu annesi? Tekrar dudaklarını büzerek gözlerini elindeki keke indirdi. Çok pahalı olduğunu sanmıyordu aslında. Ama hayır, annesi onu hep görmezden geliyordu.
Annesinden bir süre tepki bekledi, fakat annesi ona göz ucuyla bile bakmadı. Küçük kız, kırgınlıkla omuzlarını düşürdü. Arkasını döndü, oyuncak reyonlarına doğru ilerledi yavaş adımlarla. O sırada fark etmeden keki cebine atmıştı.
Bir süre oyuncaklarla ilgilendi. Özellikle beğendiği bir bebek vardı ama annesine bunu göstermedi. Çünkü almayacağını, daha doğrusu umursamayacağını biliyordu. Bebeği aldığı yere geri koydu, tam dergilerin olduğu kısma ilerleyecekken annesinin ona seslendiğini duydu. Hızlı adımlarda kasanın olduğu tarafa ilerledi.
Gözleri annesini ararken bir anda onu kaybettiğini düşünerek panikledi. Bir kaç adım daha attıktan sonra kırmızı kazak ve uzun kahve saçları gördü. Görür görmez annesi olduğunu anladı ve tereddütsüz adımlarını hızlıca oraya çevirdi.
Annesinin yanına geldiğinde kasanın diğer tarafına geçip ödemeyi yapmasını bekledi. Aldığı şeylere göz ucuyla bakarken brokoliyi görünce yüzünü buruşturdu istemsizce. Hiç sevmezdi ama annesi haftada bir kere yapardı bu yemeği. Yemeyince de kızardı. Bu yüzden istemese bile yemek zorunda kalırdı. Arada kusardı da ama annesinin yine de umurunda olmazdı.
Anka, annesinin çıkışa ilerlediğini görünce peşinden ilerledi. Tam kapıdan çıkacakken üzerinden gelen sesle birlikte duraksadı. Onunla beraber annesi de duraksadığında Anka'nın kalbi korkuyla çarptı.
Annesi kaşlarını çatarak kızının yanına geldiği sırada arkadan da bir güvenlik görevlisi yanlarına geliyordu.
"Anne?" dedi, Anka korku dolu bir sesle. Gözleri doldu dolacak bir şekilde endişeyle annesine bakarken annesi ona hiç de iyi bakmıyordu. Bu Anka'yı daha çok korkuttu. Ne yapmıştı ki yine?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezardan Çıkan Geçmiş
FantasyGeçmişin yaralarıyla dolu, iyileşmemiş bir kız, Anka Safir. Geçmişin üzerine toprak gömen, acılarına lal olan bir adam, Han Bozkurt. İki yaralı insan, bir araya gelip birbirlerine yara bandı olduğu zaman, savaşmak çok daha kolaydı. Peki onlar, kendi...