2

296 31 27
                                    

Taehyun

Kapının açılmasıyla Jeon Jungkook'un içeri sinirle girmesi bir oldu. Arkasından da bağırdığı kişi içeri girdi. "Arkamdan gelme seni piç!"

Bana dönüp soluk soluğa konuştu. "Şunu görüyor musun?"

"Evet."

"Niye diğerleri görmüyor!"

"Beni bir dinler misin?" dedi karşısındaki oğlan.

"Dinlemeyeceğim. Uzaylı mısın sen? Yanıma gelip durma. Git başka insanlara musallat ol."

"Ben kötü biri değilim."

"Kimsin o zaman?"

"Ben senin ruh eşinim."

"Ne saçmalıyorsun? Ben öyle şeylere inanmam."

"İster inan ister inanma ben senin ruh eşinim. Sen de benim ruh eşimsin. Beni gördüğün içinde artık diğer ruhlarıda görebileceksin. Orada gördüğün kişi de bir ruh." diyip karşımdakini gösterdi. Arkadaşlar mıydı?

Beni gösterip konuştu. "O zaman o nasıl sizi görüyor?"

Karşımdaki araya girdi. "Çünkü onun da ruh eşi benim. Benim sayemde artık bütün ruhları görebilecek."

"Ben Jimin. Artık senin ruh eşinim Jungkook. Bu da arkadaşım Beomgyu."

"Ruh eşim olabilirsin ama bu sana peşimde dolaşma hakkını vermiyor."

"Çok agresifsin."

Jungkook hyung tuvaletten çıktığında Jimin de onun arkasından çıktı.

Beomgyu'ya baktığımda göz göze geldik. Gözümü kaçırıp onun buradan çıkmasını bekledim... Çıkmadı.

Omzuma değen parmaklarla sıçradım. "Ay"

"Ne oldu?"

"Birden şey yapınca korktum."

"Fazla mı korkaksın?"

"Hayır. Şu an tuvalette bir ruhla baş başa olmam normal mi?"

Yüzünü yüzüme yaklaştırıp konuştu. "Ben senin için normal bir ruh olmamalıyım. Ben senin ruh eşinim."

Sanırım nefes nasıl alınır unutmuştum.

"Beni öpmek ister misin?" Sorduğu soruyla gözlerim sonuna kadar açıldı.

"Ne!?" Bağırarak onu ittim.

"Sapık!" hemen tuvaletten çıkıp kapıyı sertçe kapattım. Kapıya yaslanıp dediği şeyi düşündüm.

Kafamı iki yana sallayıp bu düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Kafamı kaldırdığımda karşımda onu görmemle çığlık attım.

"S-sen... Ben kapının önünde duruyorum. Sen nasıl çıktın?"

"Unuttun mu ben ruhum."

"Ha siz nesnelerin içinden geçebiliyorsunuz?"

"Evet."

Onu umursamayıp yanından geçip sınıfıma gittim ve çantamı alıp okuldan ayrıldım.

"Nereye?"

"Ayh... Ödümü patlattın!"

"Dersin yok mu?"

"Derslerim bitti. Şimdi bırakırsan evime gideceğim."

"O zaman bir yere gitmeye ne dersin?"

"Nereye?"

"Benimle gel." diyip kolumdan tutup çekiştirmeye başladı.

Bir mezara geldiğimizde mezarın önüne oturdu. Mezarın üstünde Choi Beomgyu yazıyordu.

Beomgyu'nun yanına oturup ona baktım. "Senin mezarın mı yoksa aynı ada sahip olduğun birinin mi?"

"Benim."

"Nasıl öldün?"

"Gerçekten öğrenmek istiyor musun?"

"Evet."

"Babam öldürdü. Zaten beni sevmezdi. Annemi aldatırdı. Ben bunları anneme söylemeyeyim diye beni hep döverdi. Bir gün bunu anneme söyledim. O da beni öldürdü."

"Çok acımasızca."

"Bazı insanlar böyle olur. Ama her zaman onlara karşı gelen insanlar da olur."

"Baban yaşıyor mu?"

"Evet. İlk ruh olduğum zamanlar hep onları izlerdim. Annemle boşandılar. Babam da başka biriyle evlendi. Annem her gün mezarıma gelir. Hatta şu an arkanda sana bakıyor."

"Ne?" Arkama döndüm. Bir kadın kızarmış gözleriyle bana bakıyordu.

"Beomgyu'nun arkadaşı mısın?"

"E-evet."

Yanıma oturup gülümsedi. "Onun hiç arkadaşı yok sanıyordum. Mezarına gelen ilk arkadaşısın." Kadın ağlamaya başladı.

Beomgyu akan göz yaşlarını silip konuştu. "Bu dünyadan tamamen gitmek istiyorum. Annemi daha fazla bu halde görmeye dayanamıyorum."

——————————

Soulmate -TAEGYU-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin