7- Hasta Bakıcılık

19 4 0
                                    

Ege'den

Kapıyı çaldım ve bekledim. Kabul etmesini hiç beklemiyordum. Bir anda sormuştum sadece ama yine de burada, kapının önünde onu bekliyordum. Garip bir mutluluk midemi sarmıştı. İçimde kelebekler uçuyor mu diyorlardı bu duruma? Her neyse ondan işte.

Çok geçmeden kapı açıldı. Bir şekilde heyecanlıydım.

Karşımda gördüğüm Ata'nın okulda gördüğümle alakası yoktu. Saçları dağınık, gözleri kızarmış, kıyafetleri dağılmış, dudakları kurumuş ve söylediği gibi ölecekmiş gibi duruyordu.

Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.

"Koluma gir."

Bayık gözlerle bana bakarken koluna girdim.

"Odan ner'de?"

Kısık bir sesle tarif etti yerini.

Onu odasına götürdüğümde direkt yatağında bağdaç kurup, battaniyeyi kendine sardı. Ben de elimdeki poşeti yatağın kenarına bıraktım.

"Arkandaki sandalyeye oturabilirsin." dedi Ata kısık sesiyle. "Tamam." diye mırıldanıp sandalyeyi ona doğru çevirip oturdum.

"Hazır çorba aldım. Elimden bu geliyor en fazla."

Poşeti tekrar elime aldım ve içinden çorba paketlerini çıkardım. Birkaç tane almıştım.

"Hangisini seversin?"

Biraz bekledi. Onu böyle sessiz görmek içimi ürpertiyordu.

Eliyle gösterdiği dışındaki çorbaları geri bıraktım.

"Çok yapayım mı? Ailen gelince daha iyilerini yapar o yüzden."

Tekrardan sustu. Düşünüyordu sanırım. Ağzını açtı, açtığı gibi de öksürmeye başladı.

"İyi misin?"

Toparlanıp kafasını salladı. Şuan ona şaka yapıp gevezelik etmesi için yalvarabilirdim sanırım.

Derin bir nefes alıp "Tekim." dedi. Ne anlama geldiğini anlayamamıştım. Soru sorarcasına bir "Hm" sesi çıkardım.

"Eve kimse gelmeyecek."

Şaşırmıştım buna. Tek yaşaması için büyük bir evdi. Ailesiyle sıkıntısı falan mı vardı? Ya da sadece meşgullerdir.

"Çok yapıyorum o zaman. Isıtıp içersin."

Sandalyeden kalkacakken aklıma gelen şeyle durdum.

"Sana biraz atıştırmalık aldım. Ve sanırım süt seviyorsun. Ondan da aldım. Yer misin?"

Kafasını iki yana salladı. Hayır demekti bu. İçimi çektim. Mızmız çocuklar gibiydi.

Gözlüklerimi düzeltip "Mutfak nerde?" diye sordum.

Her soru sorduğumda yaptığı gibi düşündü. Verdiği cevaplardan anladığım kadarıyla en kısa cevabı bulmaya çalışıyordu. Buldu da. Mutfağı tarif etti.

"Konuşacak halin yok sanırım. O yüzden tencereyi falan arayarak bulacağım. Sorun olur mu?"

Kafasını iki yana salladı. Gitmeden önce ne olur ne olmaz diye poşeti yatağın yanındaki sehpaya bıraktım.

•••

Elimde bir tepsiyle girdim odaya. Ata'ya baktığımda dizlerini kendine çekmiş, kafasını dizlerine gömmüş ve iki eliyle telefonunu tutuyordu.
Sehpaya tepsiyi bıraktım ve Ata'ya baktım.

"İçmeyecek misin?"

"Bir dakika bekle." dedi burnunu çekip. Ardından kafasını diğer yana çevirip, koluyla -sanırım- gözlerini sildi. Bana döndüğünde ıslak gözlerinden anladığım kadarıyla ağlamıştı. Bunu anladığımı fark etti hemen. Yüz ifadesinden belli oluyordu. Gerçi bu nadir bir şey.

Garip bir duruma düşmüştüm. Gözlerimi ondan ayırıp çorbaya diktim.

Elindeki telefon sağolsun ağlamasının sebebi olarak bir sürü saçma şey düşünüyordum. Yine de en mantıklısı acıdan ağlamasıydı. Kötü hissettim kendimi.

"Tepsiyi kucağına mı vereyim?"
"Gerek yok."

Uzattığım kaşığı alıp çorbayla bakışmaya başladı. İştahı yoktu sanırım. Ya da ağladığını fark ettiğim için moreli bozuktu.

"İçeceksin onu." dedim sert bir ses tonuyla. Yaptığım çorba boşa gitsin istemiyordum. Dürüst olmak gerekirse çorbanın boşa gitmesinden çok onun iyileşmesi önemliydi.

Somurttu. Buna bir de dağınık saçları eklenince çok şirin duruyordu.

Sonunda bir kaşık alıp ağzına götürdü. Pek de beğenmişe benzemiyordu. Poşeti kurcalayıp bir çikolata aldım ve onu izlemeye daldım. Hayatımda ilk kez bu kadar iştahsız yiyen biri görüyordum. Çorbaya düşmanıymış gibi bakıyordu resmen. En sonunda bitirdiğinde onun için ilaçlarını getirdim ve içmesini bekledim.

"Üşüyorum." dedi battaniyeye iyice sokulurken. Uzanıp elimi alnına koydum. Yanıyordu resmen. Geldiğimden beri böyle miydi yoksa? Elimi alnından çektim.

"Yanıyorsun." dedim benim elimin de yanmasını ve karıncalanmasını görmezden gelerek.

"Sen uzan ben bez ıslatayım."

Küçük bir leğene soğuk su doldurup içine bir bez attım ve odaya geri döndüm. Lavabo, mutfak ve onun odasının yerini ezbere biliyordum artık.

Bezin suyunu sıkıp alnına koydum. Baygın gözlerle beni izliyordu. Bu bir süre devam etti. Çok geçmeden Ata uykuya daldı. Ben ateşi düşene kadar bunu yapmaya devam ettim. İlaçlar yüzünden olsa gerek çok geçmeden ateşi düştü.

Gitmeden önce odasını inceledim ve tabii ki de Ata'yı. Uyurken çok da masum gözüküyordu piç. Son kez alnındaki bezi ıslatıp geri alnına koydum. Bunları neden yapıyorum bilmiyordum ama sanırım yine olsa yine yapardım.
Belki de Ata'nın söylediği gibi olmuştu. Onun cazibesine kapılmıştım.

"Şeytan falan mı var acaba yanımda?" diye mırıldandım. Düşündüğüm şeylerin tek mantıklı açıklaması buydu sanırım.












Sizce ilk kim aşık olacak? Aşırı belli bence.

𝙎𝙖𝙝𝙩𝙚 ||BxB | Yarı Texting||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin