Saçlarımı yukarıdan toplayıp kalemi saçlarımın arasından geçirdim. Askılıkta duran önlüğü boynumdan geçirip belime bağladım. Aynada kendime bakınca, gördüğüm görüntüyle memnun kalmıştım. Bugün çok işim vardı. Aceleyle büyük pencereleri kaplayan perdeleri tüm kuvvetimle çekerek güneşin içeri girmesine izin verdim. Bu kadar kalın perdeleri buraya ne diye yaptırmıştım. Akıl karı değildi cidden... Perdelerin kasvetinden kurtulunca tenimde hissettim sıcaklıkla burnumu kıvırarak gülümsedim."Güneşş!" diye fısıldadım.
Belimi genleştirerek tutulan belimin sızlamasıyla gülümsemem kısa sürmüştü. Kanepenin üzerinde uyumaya devam edersem yakında fıtık olacaktım. Ama bitirdiğim tabloya bakınca gözlerim ışıldadı. Değmişti. Aylardır atölye de şu kanepede yatmanın acısını geçiriyordu. Hafta sonu serginin en gözde parçası olacaktı. Kendimle gurur duyarcasına kuruduğundan emin olduğum tablonun üzerine saten bezi örttüm. Özenle kenara doğru çektim. Ortalığı toplarken bir şey olsun istemezdim. Elime uzun süpürgeyi alıp ortalığı toplamaya başladım.
Çalışırken kendimi kaptırınca heryeri dağıtırken buluyordum kendimi. Bir bakmışım boyalar bir yerde fırçalar bir yerde... Ama olsun toplamasıda güzeldi.
Açtığım hafif müzikle işe kendimi bi hayli kaptırmıştım ki kapıdan gelen tıkırtıyı duyarak, durdum. Sonrada peşinden gelen araba kapısı sesiyle kolumdaki saate baktım. Çok erken saatlerdi, buraya kimsede bilmezdi. Konum olarak terk edilmiş bir kesim desem abartmış olmazdım. Müşteri geldi desem hafta başıydı. Hafta başında müşteri almazdım. Sessizce kapının arkasına doğru geçerek süpürgeyi ters çevirdim. Sabah çöpü çıkardıktan sonra kapıyı kilitlemediğim için kendime kızmıştım. Kapı savunmasız şekilde hafifçe açılınca nefesimi tutarak süpürgeyi vurmak için hazırladım. İçeri giren silüetle nefesimi tuttum. Tam vuracağım esnada tanıdık bir simayı görmemle süpürgeyi indirdim.
"Ne işin var burada!"
Şaşkınca kapının arkasındaki yüzümü görünce güldü.
"Her geçen gün şaşırtmaya devam ediyorsun!" yanında bir kaç adamda içeri girmişti. Peşimizde olmadan hareket edemediğimiz adamlar...
"Yalnız gelmeni daha kaç kez söyleyeceğim!"
"Kısa keseceğim!" diyerek eliyle makas işareti yapmıştı.
Gözlerimi devirerek elimdeki süpürgeyi kenara bıraktım.
"Konuş ve sonra nereden geldiysen oraya dön!"
"Bu sefer beraber gidecek gibiyiz..." diyerek sandalyeyi çekerek oturdu.
Burnunu kıvırmıştı. "Şuraları azıcık temizle!" demeyi de ihmal etmemişti.
Temizliyordum zaten sen gelmeden önce diyerek içimden geçirmiştim. Ama bundan daha önemli bir şeyi, önce söylemişti. Birlikte gideceğiz.
"Bu ne demek şimdi?"
Karşısındaki sandalyeyi çekerek onun aksine tereddüt etmeden oturdum.
"Ortalık biraz karışık! Babam eve gelsin dedi"
"Gelmeyeceğimi daha kaç kez söyleyeceğim"
"Durum farklı!" diyerek dişlerini sıkmıştı.
"Umrumda bile değil! Öncekiler gibi... Başımın çaresine bakabilirim." diyerek sandalyemi çekip ayağı kalktığımda bileğimi tuttu.
Keskin bakışlarını yüzüme yönelttiğinde gözlerimi kıstım. Kolumu çektim ama izin vermedi. Zorla kalktığım yere geri oturttu.
"Babam cemiyetten atılacak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin İmzası
RomanceCebinden çıkardığı siyah küçük kadife kutuyu bana uzattı. "Bu senin" dediğinde karşılık olarak elimi uzatmak yerine boş bakmaya devam ettim. Birazdan uyanacağım ve bu bir rüya diye kendimi inandırmaya devam ediyordum. Cevapsız kalmamı pek önemsemed...