Mikrofona yaklaşarak cevapladım."Evet!"
Aynı soru Asaf'a sorulduğun da cevabı "Evet!" olmuştu.
Şahitlerimizde evet dedikten hemen sonra imzalarımızı da atınca her şey prosedürüne göre tamamlanmıştı. Nikah memurunun bana evlilik cüzdanını uzatmasıyla şaşkınca cüzdanı aldım. Evlenmiştim...
"Sizi karı koca ilan ediyorum, gelini öpebilirsiniz!" demesiyle otomatik olarak Asafla birbirimize dönmüştük. Herkesin gözü ise bizim üzerimizdeydi.
Asaf tereddütsüzce eğilerek dudaklarımı öpmüştü. Kalbim deli gibi atarken ellerimle gelinliğimin eteğini tuttum. Bu sefer ne kaçmak ne de açılan bir kapı vardı. Herkesin sesleri yükselirken dudaklarımı aralayarak öpüşüne karşılık vermiştim. Vermeseydim sanırım sonrasın da pişman olacağımı düşünmüştüm.
Herkes alkışlarla bizi kutlarken birbirimizden ayrıldık. Birinin bana ayağına bas demesiyle ayağını aramak için kafamı aşağı doğru eğdiğimde görememiştim.
"Asaf ayağın nerde!" dediğimde bana baktı.
"Buna inanıyor musun cidden?" demişti.
Ayağı görüş açıma girdiğimde hemen üzerine basmıştım. Basmamla ayakkabısı üzerinden ayağım kayması bir olmuştu. Ne döktünüz bu ayakkabıya yağ mı? Hemen hızla belimden tutmuştu.
Hiç bir şey olmamış gibi gülerek cevap verdim. "Senin aksine evet inanıyorum!" dediğimde kafasını çevirerek tebessüm ettiğini görmüştüm. İlk kez. Tam bir gülüş sayılmazdı ama görmüştüm. Demek ki sende gülebiliyorsun.
"Güldün mü?" dediğimde yine ciddi ifadeyle bana dönmüştü.
"Ben de gülerim bazen Efnan Kurtbey!" dediğinde gözlerine bakmıştım. Sanırım şu an birbirimize çekilmek için uygun bir vakit değildi. Ama dedikleri içimi adeta yakarak geçmişti. Artık bir Kurtbey'dim.
"Hadi gelenlerin yanına gidelim" dediğimde ikimizde tebrikleri kabul etmek için masaların olduğu kısma ilerlemiştik.
Hemen abime ve Ertana sarılmıştım. İkisi de beni tebrik ederek ne kadar güzel olduğumu söylemişti.
"Çok güzel olmuş tabi sonuçta kimin ikizi" derken Ertanın kendine daima bir öne çıkarma çabasına göz devirmiştim.
"Bari şimdi yapma" diyerekte hepimizin gülmesine sebep olmuştum.
"Bugün günlerde Efnan" dediğinde Emirhan abime yaklaşarak sarıldım.
Simge ise huysuz bir şekilde yanımızda bizi izlemekle yetinmişti. Tebrik bile etmemişti... Üzerindeki kırmızı elbisesi, kırmızı koyu makyajıyla zaten ben burdayım diyordu. Dikkat çekmese olmazdı çünkü... Bence beyaz giymeyi bile düşünmüş olabilirdi. Ama Zehra Hanıma karşı olan çekincesinden giymemiş olacağını düşünmeden edememiştim.
Bir çok kişi vardı. Herkesle tanışmak zor olmuştu ama çoğu kişiyle tanışmıştım. Etrafımda silahlı adamların dolu olduğu bir düğün aman ne harika! demekten de kendimi çekememiştim.
Hafif tempolu müzikle herkes dans etmeye başladığında Ertan ellerimden çekerek beni kaldırmıştı. Ne kadar istemesem de kendimi dans ederken bulmuştum. Bayağıdır bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Mutlu muyum? Mutsuz mu? Onu bile bilmiyordum ki. O yüzden hepsini bir kenara çekip sadece Ertanla eğlenmeye yoğunlaşmıştım.
Dışardan görenler isteyerek aşık olup evlenmiş bir gelin sanardı. Bugün zaten sürekli şunları duymuştum. "Ne şanslı kız?" Ama bilmiyorlardı ki her şey aslında koca bir yalan ve anlaşmadan ibaretti. Yani ben şanssız biriydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin İmzası
RomanceCebinden çıkardığı siyah küçük kadife kutuyu bana uzattı. "Bu senin" dediğinde karşılık olarak elimi uzatmak yerine boş bakmaya devam ettim. Birazdan uyanacağım ve bu bir rüya diye kendimi inandırmaya devam ediyordum. Cevapsız kalmamı pek önemsemed...