"Sizden nefret ediyorum! Ertan bana bunu nasıl yaparsın sen benim ikizimsin! İkiz!" diye bağırarak arkamı dönüp girişe doğru gitmeye çalışsamda kapılarda bir o kadar hızlı şekilde kapanmıştı.
"Üzgünüm Efnan Hanım!"
"Açın kapıyı!" diye bağırsam da boşunaydı. Oyuna gelmiştim. Gerçi neden şaşırıyorsam aptallık bendeydi.
"Simge sen ne diye karışıyorsun!" Emirhan abimin sesi yükselirken bense kurtulmak için kapının önündeki etten koruma duvarını yıkmaya çalışıyordum.
Şu ailede bana tek doğruyu söyleyenin Simge olması ise ne kadar acı durumda olduğumun göstergesiydi.
Ne kadar çabalasamda boşunaydı. Bir süre sonra kendimi yerde bulmuştum. Gözüm dönünce neler yapabileceğim konusunda ise ben bile emin değildim. Sinirle ayağı kalkarak masanın üzerindeki vazoyu tüm gücümle yere doğru fırlattım. Keskin vazo parçalarından tekini alarak boynuma tuttum.
"Açın kapıyı!" diye bağırdığımda herkes şaşkınca bana dönmüştü.
"Efnan ne yapıyorsun!" diye ilk koşan Emirhan abim olmuştu.
"Açın kapıyı?" diye bağırırken sıkı tuttuğum vazonun parçası elimi parçalamaya başlamıştı. Acısını bile hissetmiyordum. Kolumdan akan sıcak sıvıyı görünce kanadığını ise o zaman anlayabilmiştim. Gözlerimin buhusu görüşümü engellemeye başladığında, gözyaşlarımın akmasına izin vermiştim.
Gözleriminden ne zaman göz yaşlarım akmak istese, gözlerimin önüne yedi yaşındaki halim geliyordu. "Ağlamayacaksın! Zayıflar ağlar!" babamın keskin sesi yine kulaklarım da çınlamıştı. İçimdense tekrar ediyordum. Ben zayıf değilim. Ben zayıf değilim...
"Konuşalım tamam mı?" diyerek ılımlı yaklaşsada abime doğru bağırmaya devam ettim.
"Çekilsinler kapıdan!" diye bağırdığımda abim pes edip adamlara çekilmesi için kafasıyla işaret verdi. Kapının önündeki kişiler çekilmeye başlamıştı. Bu kapıyı açıp buradan sadece gitmek istiyordum. Kendi kurduğum düzenime hayatıma dönmek istiyordum. Üzerime leke gibi yapışan bu soy isimden nefret ediyordum.
Hızlı adımla kapıya yaklaşmıştım. Elimi uzatarak kapıyı açacakken adımlarımı durduran babam olmuştu.
"Annen gibi sende kaçacak mısın?"
"O kaçmadı onu sen öldürdün!" diye aniden bağırmıştım.
"Baba!" diyen Ertan olmuştu. Ertan'ın sesini duyunca bende herkes kadar şaşırmıştım. O gün o anıları yaşarken oda bizzat yanımdaydı. Bunca zamandır susup sessizce hayatına devam eden birisi olmuştu. Babam ne derse onu yapan soyismi için yaşan bir çocuk halin gelmişti. Şaşırmıyordum. Abimde öyleydi.
Babam göz ucuyla Ertan'a bakmıştı. "Sen karışma!"
Yüzünü bana doğru çevirdiğinde devam etti.
"Kendi kendinin eceli oldu!"
Duyduklarımla pimi çekilmiş bir bomba gibi fırladım. Elimdeki vazo parçasını fırlatarak iki elimle gömleğinin yakasını tutarak bağırdım.
"Sen nasıl bir insansın?! Gözlerimi her kapattığımda o günü yaşıyorum ben!"
Beyaz gömleği elimdeki kanla kırmızıya dönerken gözlerime oda keskince baktı. Ama bir kelime bile etmemişti.
"Senden nefret ediyorum!"
Usulca elini kaldırıp Tekin abiye işaret verdi.
"Odasına götürün!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin İmzası
RomanceCebinden çıkardığı siyah küçük kadife kutuyu bana uzattı. "Bu senin" dediğinde karşılık olarak elimi uzatmak yerine boş bakmaya devam ettim. Birazdan uyanacağım ve bu bir rüya diye kendimi inandırmaya devam ediyordum. Cevapsız kalmamı pek önemsemed...