Daha ne olduğunu anlayamadan yanımdaki uzun boylu koruma beni aceleyle en yakın arabanın içine soktu. Allah'ım ben hayatımda bu kadar aksiyon yaşamadım. Hepsini bana niye tek bir günde yaşatıyorsun?
Arabanın arka koltuğunda büzülmüştüm neredeyse. Başımı çıkarsam direk ölürüm gibime geliyordu. Ki zaten yaşayan ölüyüm diyip dışarı atlamam yok mu? Derseniz yok arkadaşlar. Daha o Zeliş denen kadının parasını yemem lazımdı. Benim giyimime laf eden kadın daha giyinmeyi bilmiyordu be.
Silah sesleri yavaştan dinmeye başladı. Sırf hissedilmemek için nefes bile almıyordum. Lan zaten arabanın içindeyim. Kim beni nasıl görsün? Cidden herşey üst üste gelmişti. Yaşadığım şehir değişti, ailem değişti. En önemlisi 1 günde ben değiştim. Derin nefes alıp sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi düşünmeye çalıştım. Bakın sadece çalıştım.
"Sakin ol. Alt tarafı etrafta kurşunlar uçuşuyor. Bunlar olabilecek şeyle-AHHHH!!" Kendimi sakinleştirmeye çalışırken birden arkamı yasladığım araba kapısı açıldı.
Arka arkaya sanki slow çekim yapar gibi düşerken başımın zemine çarpıcağına eminken bir el başımı tutarken kalçam yere yapışmıştı. Birden duyduğum acıyla hafif yüzümü buruşturmuştum. Başımı hafifçe kaldırdığımda az önceki korumayla göz göze geldik. En azından kötü adam filan değildi. Ben hala ona bakmayı sürdürürken konuşmaya başladı.
"Efendim iyi misiniz?" Ses tonu çok mu güzel ne?
"Evet. Yani iyiyim." Daha sonra ayağa kalktım. Oda benim gibi ayağa kalkınca kulağına doğru yaklaştım. Her an her yerden düşman çıkabilirdi. Ben niye kendimi bu kadar adapte etmiştim onu da bilmiyorum ama neyse. "Kötü adamlar gitti mi" dedim fısıldıyarak.
"Şuan güvendesiniz efendim." içimden derin bir oh çektim. İlk defa silahlı saldırı içinde bulunuyordum. Bu yüzden az daha olsa tırstmıştım. Tamam baya tırstmıştım ama bunun konuyla ilgili yok. Gözlerimi eve doğru çevirirken yerde olan adamlara baktım. Hepsi ölmüştü. Aralarında bazı kişiler yaşıyor olabilirdi bilmiyorum ama hepsi kanlar içinde yerde yatıyordu. Sanki o an bedenim durdu. Belki aileleri vardı onların. Üç kuruş maaş için canlarından oluyorlardı.
"Niye hastaneye götürmüyorsunuz onları? Belki yaşıyorlardır neden orda dikiliyorsun?"
"Efendim hepsi öldü." Sanki beynimden vurulmuşa döndüm. Aklıma yine o anılar gelmeye başladı. Hayır hayır aklıma getirmicem. Kendimi sıktım. Derin bir nefes alıp gözümü kapatacakken evin kapısı açıldı. Bakışlarım oraya kilitlendi. Biyolojik babam buraya doğru sert adımlarla geliyordu. Ben o an dedim öldüm. O kurşunlar değil bu adamların bu bakışları beni öldürecekti.
"Ali ben sana demedim mi lan bu eve bir daha saldırı olmuyacak diye! Hani ev gizliydi lan it. Karım içerde vurulabilirdi senin sorumsuzluğun yüzünden! Şu adamlarıda kaldır bahçemden." Ali şuan yanımda olan koruma olmalıydı.
"Benim hayatımı kurtardı o. Bu arada senin karın evdeyken ben dışardaydım ve şuan yaşıyorsan da onların sayesinde. Eşya muamelesi yapma!" Ellerim titriyordu artık. Arkamdan bağırmasını umursamadan eve doğru yürüdüm. Kapı zaten açık olduğundan hızlıca üst kata çıktım. Odama girecekken konuşma sesleri duydum. Zeliş karısı konuşuyordu.
Zaten yeteri kadar aksiyon yaşadım. Gidip yatıyım hayde. Boşver.
Umursamadan tekrar yürüyecekken adımı duydum. Ama şimdi dinlemezsem içimde kalır diyerek onların odasının kapısına daha fazla yaklaştım.
"Ay Serdar bilmiyorum. Esin mi ne adı artık her neyse koluna taktiği gibi getirdi. Ya kızı görmen lazım bana hiç benzemiyor. Çelimsiz birşey." Biraz duraksayıp karşı tarafı dinledi." Hayır bilmiyor tabiki konuştuğumuzu. Serdar az önce ateş açtılar eve çok korktum. O sarıldı falan bana ama sen gibi değil be" diyip cilveli bir şekilde kıkırdadı. Bir elimi ağzıma kapattım şaşkınlıkla. Oha! Bir dakika bir dakika. Şuan aşağıda olan kocası yaygara koparırken, bu hiç birşey olmamış gibi serdar denen adamla mı cilveleşiyordu. Karaktersizliğinde dibi yani.
Adım seslerini duyunca çaktırmadan odama doğru ilerledim. En azından yakalanmayalım dimi.
Odaya girer girmez kendimi duşa attım. Iyice temizlendiğim kanaatine varınca banyodan çıktım. Nemli saçlarımı açık bırakıp rahat birşey giydim. Günün hareketliliğinden mı bilmem gözüm kapanıyordu artık.
..............
Önümdeki tabağa birkaç dilim salamda koyduktan sonra yemeğe başladım. Sabah yeni bir evde olduğumdan dolayı erken kalkmış boş boş tavana bakmıştım. Yorgundum. Hem bedenen hem fiziken ama bunu dışa yansıtmayı sevmiyordum. Çünkü insanlar hep o küçük üzüntülerinizden yakalıyordu. Ben bunu küçük yaşta öğrenmiştim çevrem sağolsun.
Tabağımı bitirmiştim. Tam kalkıcağım sırada "Otur yerine." Cumlesiyle tekrar yerime oturdum. Bende diyorum bu adam ne zaman konuşmaya başlayacak.
"Okul kaydını yaptım. Devlete gitmiyorsun artık bizim okulumuz var. Oraya gideceksin bundan sonra. Yarın gidersin. Eşyalarında gelir birazdan zaten. Eğer bana okuldan bir şikayet gelirse o zaman bozuşuruz haberin olsun." Tamam kanka en zengin sensin tamam. Fazla yanlarında kalmak istemediğimden kafamı aşağı yukarı sallayıp bahçeye çıktım. Temiz hava iyi gelmişti. Yine çimlere bakınca o adamlar gelmişti aklıma ama başımı sallayıp aklımdakileri kovdum. Hayır Esen düşünme. Hava güzel havaya odaklan. Derin bir nefes alıp ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtım.
Aklıma gelen şeyle kapının önünde duran korumalara doğru yöneldim. Çantamı almak için geldiğimde kurşunlar havada uçuyordu. Ne garip olay.
"Çantamı alıcam ama her an çatışma olucak diye korkuyorum." Dedim fısıldıyarak. Tam o anda önümde duran büyük bedenle duraksadım. Elinde çantam olan, yine düz bakışlarıyla karşımda bir adet Ali vardı. Benden her türlü büyük göründüğü belliydi ama içimden ona abi demek gelmiyordu. Üstünde yine siyah takım elbise vardı. Aslında hepsinin vardı ama işte adamına yakışıyordu. Ben adama ayak üstü yürüyordum yalnız.
"Şuan da güvendesiniz efendim. Bir daha böyle bir olayla karşı karşıya gelmiyeceksiniz."
Hay anasını duymuşmuydu dediğimi. Yüzüm kızarmaya başlamıştı. Benim niye yüzüm kızarıyor şuan. Bana noluyor bugün?
Fazla uzatmadan elindeki çantaya uzandım. Oda hafifçe çantayı kaldırınca almıştım elinden. O sıra bileğindeki siyah bir ip dikkatimi çekti. El yapımı olduğu belliydi ve oldukça güzel duruyordu. Sonra sağ elindeki ince alyansta takılı kaldı gözlerim. Gri renk olduğundan sadece alyans mı yoksa sade bir yüzük mü anlaşılmıyordu.
Bu sefer gözlerine baktım. "Nişanlı mısınız?"