Ben hala gözlerine bakarken bana çatık kaşlarla cevap vermişti. Bu adam niye hep çatık kaşlarla bakıyor ya anlamış değilim. Ki birisi de bana doğrudan 'nişanlı mısınız?' diye sorsa bende bu şekilde bakardım. Neyse Esen yaptık bir hata çaktırma yürü buradan.
"Pardon. Öyle dan diye sor-" cümlemi yarıda kesip o konuşmaya başladı.
"Nişanlı değilim efendim." İyi iyi en azından burada canla başla çatışırken yavuklusu arkasından perişan olmazdı. Ama belki sevgilisi vardı. Kızım kendine gel ya dün ölüyordun neredeyse. Senin şimdi takıldığın nokta korumanın nişanlısı olup olmaması mı? Beni zaten kesin sapık filan sandı.
Yine ağzımı açıp konuşacakken arkadan gelen beybabayla susmak zorunda kaldım. Bu adam niye ortalığa dan diye çıkıyor. Hayır huzur bozuyorsun adam anla bunu.
"Esen senin yine dışarıda ne işin var? Sonra ölüyordum diye ortalıkta ağlıyorsun." Anam ben bu adama dalarım. Sorduğu soruya bak. Niye dışarıdayım acaba? 'Hiç öyle hava almak için çıktım ne yapayım çünkü sofrada birisinin kocası olduğu halde sevgili ile cilveleşen bir kadın ve hiç kimseye saygısı olmayan bir adamla durunca karakter seviyem düşüyor.' diyememiştim. Derdim demesine de işte saygılı bir insanım.
"Çantamı aldım." dedim bir yandan elimdeki çantayı kaldırarak. Bana onaylarcasına bakıp Ali'ye döndü. "Arabayı hazırla. Aydın'lara da söyle bu akşam telafi edelim yemeği." Doğru. Dün akşam misafir geleceklerini söylüyorlardı ama son dakika olan olaylardan dolayı gelmemişlerdi sanırım. Bide dün akşam gelip yerdeki camları umursamadan yemek yiyorlarmış. Çok gülerdim. 'Ee selim beycim gününüz nasıldı?' 'Ay nasıl olsun Aydıncım. Az önce kurşun döktüler yine eve işte. Her zamanki olaylar. senin nasıldı?' 'Bizim kızı da kaçırdılar işte geçen gün onu bulmakla meşguldük.' 'Aa çok geçmiş olsun aydıncım.' kafamda kurduğum diyalog yüzümde azda olsa gülmemi sağladı yanımdaki adamlar olmasa kahkaha atıcaktım ama neyse.
Onlar arabaya doğru ilerlerken bende çoktan eve girmiştim. Ben ev diyorum da bu ev bildiğin villa. Vallaha bu adam maşallah para içinde yüzüyordu. Susadığımdan dolayı odama çekilmek yerine adımlarımı mutfağa yönelttim. Şimdi abartmak gibi olmasın burayı yapan mimarın ellerini öpeyim. Zaten hep böyle şeylere ilgim olmuştur. Bu yüzden çizimlerimi olabildiğimce düzenlemeye çalışıyordum. Evi bir yandan incelerken mutfağa gelmiştim. Açık olan kapıdan gözüken orta yaşlarda iki tane kadın vardı. Zaten geldiğimden beri ikisinden başka görmemiştim.
"Merhabalar. Kolay gelsin." sesimle bana doğru dönerken ellerinde doğradıkları sebzeleri bırakıp hemen bir havlu yardımıyla ellerini sildiler.
"Buyurun efendim. Bir şey mi isteyecektiniz?" Onlara küçük bir tebessüm gönderip ellerimi hayır manasında salladım.
"Lütfen devam edin siz. Su alıp çıkıcam hemen."
"Olur mu efendim. Siz oturun ben hemen getireyim suyunuzu." diyip buzdolabına yönelecekken hafifçe kolundan tuttum. Su alıp çıkacaktım. öyle yardımlık bir durum yoktu ortalıkta.
"Elim ayağım var çok şükür. onu ben alırım. Siz işinize devam edin lütfen." dedim yalandan kaşlarımı çatarak. "pek-" diyecekken mutfak kapısından gelen ses malesef kadının sözünü bitirmesine izin vermemişti.
"Onun işi zaten sana hizmet etmek. reddetmek gibi bir lüksü yok. Sende odana çık hazırlan. Üstüne başına bir şeyler bakacağız daha. Hadi." Son sözünü söyleyerek mutfaktan ayrıldı. ulağn hayat. Para denen şey yüzünden bile karakter değişiyor ya ben bir şey demiyorum. Kadın söylendiği sözler yüzünden yüzü asılmıştı.
"Boşver be teyzem. Sen bu zeliş'i niye takıyorsun. Takılacak bir yerimi var." dedim moralini az da olsa yükseltmek için. Oda yüzünde oluşan ufak tebessümle bana cevap verdi.
"Haklı kızım. Hem boşver sen beni bak annemle alışverişe gidiyorsun. Git hazırlan." Başımı onaylarcasına sallayıp mutfaktan çıktım. Anne de ne anne maşallah. Çok düşünüyor beni. Zaten hiç benzemiyoruz birbirimize. Saçı saçıma gözüme denk değil bir kere. Huyu desem demeyim yoksa oradan çıkamayız. Neyse arkadaş insan ailesini seçemiyor. Aile diyincede yüzümde buruk bir gülüş yerleşti. Ortalıkta aile diye bir şey göremiyorum ki. ne öncekinde ne şimdikinde.
...................................
"Off bu ne ya. Sıkıyor bu!" 2 saate yakındır mağaza mağaza geziyorduk ama Zeliş sanki inadıma hiç beğenmediğim, hayır dediğim tüm kıyafetleri alıyordu. Kadının gram zevki yoktu. Direk beni hayattan soğuttuğu yetmiyormuş gibi çalışanları da zor duruma sokuyordu.
"Onun modeli böyle bir kere. Hem fiziğini öne çıkarıyor elbise deme öyle. Maşallah fizikte benim gibi güzel olunca." dedi kendini beğenerek. tamam zeliş güzel kadındı ama neye gör kime göre. Elbisenin eteklerini aşağıya doğru çekiştirdikçe sanki daha çok yukarı çıkıyordu. Artık saldım be. Yeter.
"Tamam artık. Çıkalım yoruldum cidden." diyerek pes ettim. Elbise giy çıkar giy çıkar derken yorgunluktan bayılıcam şimdi. Kadın hala fiziğim diyor.
"Tamam bu elbise kalsın üzerinde. Kuaföre gidelimde şu saçını falan halledelim."
"Asla!" diye yükseldim. Bir yandan da açık olan saçlarımı tuttum. Bu hayattaki en değer verdiğim şey saçlarımdı. Valla ellettirmem.
"tamam be ne bağırıyorsun. eve gidelim o zaman." Başımı sallayıp kabinden çantamı alıp kasada kıyafetlerin parasını ödeyen Zeliş'in yanına gittim. Ohh ne güzel paralarını harcıyordum. Beybaba zaten çalışıyordu bir zahmet alsındı. Şimdi de bilmem kaçıncı poşedini aldığımız elbiselerle arabaya geçtik. Bir süre sonra eve gelmiştik ama ben bu elbiseyle nasıl inicem hiçbir fikrim yok. El kadar elbise zaten. Şimdi çantamla önümü kapatıp hızlı hızlı yürüsem birşey olmazdı heralde.
Zeliş arabadan zengin inişiyle inerken bende hızlı adımlarla yanına ulaşmaya çalıştım. Bu elbise niye bu kadar kısa. Hay elbiseyi giyen aklıma. Esen sen rahat takılan insansın. Böyle dar şeyler pek sana göre değil be gülüm. Hızlı adımlarla eve doğru ilerlemeye çalışırken başımı yerden kaldırdım. Bu sefer direk bakışlarım bana bakan Ali olmuştu. Al işte fazla dikkat çekiyordu kıyafet. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Sorunsuz bir şekilde eve varmadan rahatlamayacaktım.
Tam Ali'nin yanından geçicek iken ayağım takılmasın mı? Tam düşecekken o beni tutmasın mı? Ben ona bön bön bakmayayım mı? Hepsi de bu 5 saniye içinde olmasın mı? Eve sorunsuz gitmek mi demiştim ben az önce. Sözümü geri alıyorum. Ali'nin bir eli benim sol kolumu tutmuş düşmemi engellemişti. Bense olayın şokunu atlatıp anca konuşmaya başlamıştım.
"Teşekkür ederim." dedim alçak çıkan sesimle. Ben bile sesimi duyamazken o nasıl duyacaksa artık.
"Iyi misiniz?"
"Hı hı." Kolumdaki elini yavaşça tenimden ayırdı. Ayrıldığı an bir boşluğa düşsemde bunu karşıya yansıtmamıştım. Elimdeki çantamı daha da sıkarak eve doğru koştum artık. Yoksa boş ormanda araba bile çarpabilirdi bana.
................................
"Esen."
Adımı duymamla başımı tabağımdan kaldırdım. Sabah konuştukları Aydın ailesi gelmişti akşam. Şuanda da masaya geçmiş yemek yiyorduk. Ve ben hayatım boyunca böyle sıkıcı bir masada bulunmamıştım.
"Efendim."
"Alışabildin mı yeni ailene? Ki zaten birkaç aya yeni ailen biz olucaz ama olsun." Zaten bu adamdan hiç hoşlanmamıştım. Geldiğinden beri yapmacık ve sahte konuşuyordu. Birde yetmezmiş gibi saçma sapan ima yapıyordu.
Kaşlarımı çatarak "Pardon, anlayamadım?"dedim.
Oda beybabaya bakıp, gülerek" Baban sana söylemedi mi yoksa. Sende Selim, sürpriz falan mı yapmayı düşünüyordun kızına?"sonra bana dönüp yanındaki en fazla 23-24 yaşında gösteren oğlunu gösterdi. "En yakın zamanda düğünümüz var işte kızım." Ne diyeceğimi bilmez halde elimdeki çatalı sıktım. Ne dönüyordu lan burda!