"Günaydın." deyip her şeyin bulunduğu kahvaltı masasına oturdum. Yine sessiz sakin yemek yerken yine bir huzur bozan o ses konuşmaya başladı. Hayır yani yesek yemeğimizi, sonra sen odana ben odama. Mis. Niye sessizliği bozuyorsun.
"Ee Esen düşündün mü dünkü konuyu, istiyorsun değil mi kızım?" Evlilik konusundan bahsediyordu. Bu adam cidden benle kafa buluyordu. He ortağın oğlu diye basacağım nikahı. Nasıl olsa para bol. Bir daha mı düşünseydim acaba bu evliliği? Para, para...
Gözlerimi devirerek"Saçmalamayın lütfen. Dünde dediğim gibi çok başınızdan salmak istiyorsanız yakın bir Yetimhanede biliyorum." Yalan, bilmiyorum." O yüzden evliliği falan bahane etmeyin." Neyse fazla gaza getirmiyim. Mazallah yetimhaneye gönderirler falan, sıkıntı çıkmasın.
"Nezaketten sormuştum zaten isteyip istemediği. Umrunda da değil cevabın." Dedi sanki dün baba rolüne bürünmeye çalışmıyormuş gibi."Senin triplerin yüzünden milyon dolarlar kaybedemem. Bir kaç güne gelir adabıyla isterler seni. Olur biter." Şaka yapıyorlar değil mi bunlar?
"Milyon dolar dediğin insanları öldüren uyuşturucular değil mi? Ay bide nezaketten diyor. Dün ayağıma kapandığın kaldı be. Adamlığın iki dakika sürüyor heralde. O da zorlarsan. Malum karın ile sana uzak kelimeler bunlar . Sonuçta kocam beni korurken" iki elimle işaret ve orta parmağımı kırarak"kocam ve benim odamda başka adamla cilveleşmiyorum. Ad-"
"Terbiyesiz! Ahlaksız! Hiç utanmıyor musun babanın karşısında annene iftira atmaya! İki gün kısıtlamadık diye hanımefendi bir gevşedi. Rahatlık battı heralde buna. Ne birkaç günü gelsinler alsınlar bu kızı bu akşam. Kocası az terbiye versi-" Yüzüme inen sert tokattan dolayı, başım eğik şekilde gurursuz kadını dinliyordum. Bir takım gereksiz kelimelerle 'annemi'.
"ZELİHA!" Hemen yanımızdan gelen bağırışla ikimizde irkildik. Adamda da ne ses varmış. Şahsen masanın üstündeki bardağın titrediğine yemin edebilirim.
"E-efendim." üç buçuk attı sanki ama o mu ben mi tartışılır.
"Doğru mu? Sadece evet yada hayır."
"Saçmalama istiyorsan Selim. Daha Dünki kıza mı inanıcaksın yoksa kaç yıllık karına mı?" Oda haklıydı. Kaç yıllık karısıydı. Bana inanmak biraz aptalca olurdu.
Zeliş'in sözlerini takmıyarak yavaşça üzerine doğru yürüyordu. Kesin bir şey olacak. Kesin birşey olacak. Çaktırmadan polisi falan mı arasaydım acaba.
"Peki o 'Dünki kız' iftira atarak ne geçicek eline. Para mı? Hı? Biz senle aşk evliligi mı yaptık?! Baban yüzünden evlenmedik mı biz! Sen demedin mi sana aşığım diye manyak kadın!" Tamam aptalmış. Neyse. Söv! Söv! Vurduğu tokata eş değer değil ama. Kadının elinden çok parmaklarındakı yüzükler geçmişti yüzüme. Az dayak yememiştim fakat bu acımayacağı anlamına gelmiyordu. Yanağım yanıyordu çünkü!
"Bide burda inkar ediyor yapmadım diye, bak kafayı yiyeceğim. Bak kadın anlaşma koydum senin karşına. Dedim ki bu evlilikte aşk, sevgi yok ama saygı var dedim. O saygıyı aşarsan anlaşmada ki işi kabul edersin dedim. Sen ne dedin!"
"E-vet dedim ama Selim babam beni öldürür. Bak gerçekten dinle beni-"
"Yarın evraklar şirkette olsun bir zahmet. Nasıl olsa cici baban bakar sana değil mi? A pardon tek geçim kaynağı olan koca şirketi koyarak bir aptallık yaptın değil mi. Salaksın cidden!" Gözlerini devirerek muhtemelen çalışma odasına çıktı. Vaov. Baya havalıydı bu. Hemde baya. Üstüme gelen bedenle geri geri adımladım.
Gelme üzerime katil.
"Hepsi senin yüzünden! Ağzını açacağın yer miydi?!" Bir yanda da saçıma asılmıştı. E yeter artık. Annemiz dedim bağrımıza bastık. Kadın yarım saattir ağzımıza sıçıyor.
Bacak arasına fazla acıtmayacak şekilde tekme geçirdim. Eğilmesiyle birlikte saçımı ellerinden kurtarıp yere ittirdim. Zaten oda fazla zorlanmadan yere kapaklanmıştı.
Gerçekten drama queen di ya bu kadın.
"Yeter lan! Birde kabahati bende arıyor yellezo bak! Ben dedim deme kocanı aldat diye. Ohh beş kuruşta kalmadı elinde git o baban olan adamla yaşa artık. Eve de konacağım. Evlenmiyecemde ohh mis. Baba parası yiyeceğim artık bu yaşımdan sonra!"
"Keşke geberipte gitsen! Geldiğinden beri yer yerinden oynuyor be. Yaşamayı hak etmiyorsun sen. Hamileyken seni ne kadar öldürmek istedim, saysam bitmez! İstemeyi bırak denedim de! Nalet olacaksı sen yine dünyaya geldin. Yine yaşamayı başardın. Çok mu mutlusun şimdi söylesene. Ölüp gitseydin en başta, sonradan gelip hayatımızı bitirmene ne zorun var! İğrenç varlık! Genimden tiksiniyorum senin yüzünden! Ben o adama aşıktım lan! Zorla koynuna girdim ben o adamın. Gurur dinlemeden girdim yatağına. Allah cezamı verseydide girmeseydim. Tek gecelik ilişkiden senin gibi biri.....2 kere aldırmaya kalktım seni ama Selim her seferinde yakaladı beni. Keşke 3. defa daha deneseydim. O zaman olurdu. Nasıl olduysa yaşadın işte... "
Onun hıçkırıkları, benim hıçkırıklarım. Koca salonda duyulan tek ses...
Kendimden tiksinmeye başladım. Bu kadar mı istemiyordum. Nasıl bir anne küçücük bir bebeği öldürmeye kıyabilirdi aklım almıyordu.
"Sen." dedim hıçkırarak."Sen iğrenç bir annesin. Hatta anneyi bırak asıl sen iğrenç bir insansın! Psikopatsın sen! Sen bunları daha küçücük bir hücreye yapacak kadar canisin sen! Hani diyorsun ya genetiğimden utanıyorum diye. Asıl ben seninle aynı kanı taşıdığım için kendimi öldürebilirim ama kendimi öldürmem senin için zevk verir değil mi! O kadar duygusuzsun sen, o kadar kafayı yemiş bir kadınsın. Umarım öyle bir zorlukta kalırsın ki, kimse sana yardım eli uzatmaz. İnşallah bir ele muhtaç kalırsın. O zaman anlarsın belki tek başıma 17 yıl nasıl hissetmişim diye..."
Halime andanmadan hızla çıktım evden. İstemiyordum. İstemiyordum. Ne bu şehirde, ne bu ailede, ne de bu hayatta istemiyordum. Hıçkırıklarım almış başını giderken kapının önünde duran ratgele bir arabaya bindim. Evlenmenmekte istemiyordum, oraya dönmekte istemiyordum. Ama ne gidecek bir yerim ne de geçinecek kadar param vardı. Yine çaresiz kalmıştım bir başıma.
Şoför koltuğuna oturan Ali'yle biraz şaşırsamda kendimi toparladım. Hala hıçkırıklarla ağlarken pek toparlandım denmez ama olsun.
"Nereye efendim?"
"Deniz var mı?"
"İstanbul'da mı?"
"Hayır. Ankara'da."
"Yok efendim."ağlamam daha da artarken tekrar konuşmaya başladım. Kimse neden beni anlamıyordu. Şuan ki psikolojim zaten nanaydı.
"Ya İstanbul'da bir sahil kenarına görür işte ya. Off. Niye kimse anlamıyor."
"Tabi efendim."demesiyle gaza bastı. Birkaç dakka sonra hıçkırıklarım indi onun yerine titreyen nefes alış verişi aldı.
Uzun sayılacak araba yolculuğunun ardından en sonunda gelebilmiştik. Tek başıma belki dolaşsam belki kendimi toparlarım gibime geliyordu. Nasıl olsa hayatın boyunca tek o ölmeni istemedi yada geber falan demedi. Bunlar olabilecek şeyler. Hani ama! Kimi kandırıyorsam artık. Kimse bana karşı bu kadar ileriye gitmedi. Olur olmaz mahalle kavgalarında namusuma bile laf eden vardı ama kimse bana özellikle de annem olacak o kadın kinle 'keşke ölsen" diye bir konuşma yapmamıştı.
Elimi kapıyı açmak için yönelmişken duyduğum soru duraksamama neden oldu.
"Sana bir teklifim var Esen."