Ne yaşandıysa, yaşandı ama bitmedi.
Hâlâ bizi zorlayan ve görüşmemizi engelleyen çok şey var.
Oysa sen de, biliyorsun ve ben de.
Yılları çöpe atamazsın asla.
Rafa kaldırabilir, zihninin gerisine itebilirsin ama yok edemezsin.
Tıpkı bizim dostluğumuz gibi.
Seni affetmedim, uzun bir zaman geçse de affetmeyeceğim gibi görünüyor.
Ama bana ihtiyacın olursa, söylediğim tüm kötü sözleri bir kenara bırakıp bana gel.
Çünkü ben hep burada olacağım.
Beni bırakıp gittiğin bu yerde, seni bekleyeceğim.
Daima.
***
''Kaç defa söylemem gerek ben değilim!''
Chanyeol'ün umutsuz haykırışı tüm koridoru doldurduğunda, herkes bir kez daha dönüp ona baktı. Saçları dağılmış, gözleri kızarmıştı ve nefes alabilmek için ağzı yarı açıktı.
''Neden böyle bir şey yapayım? Neden...'' Biraz önceki yüksek umutsuzluğun yerini, kimseyi gerçeğe inandıramamanın çaresizliği almıştı. Başı önüne düşmeden önce kendisine bakan diğerlerini görür gibi oldu. Gözyaşları, puslu bir perde olup gözlerini örtmüştü.
Dedektif Han, sorgu odasının camından duygu değişimleri yaşayan Chanyeol'e baktı. Sonra da karşısında yılışıkça sırıtan tıknaz adama. Kaşlarını çatıp ellerini masaya dayadı.
''Baştan anlatmaya ne dersiniz?''
Adam, kirli dişlerini göstererek anlatmaya koyuldu. ''Oralarda bir yerde uyuyordum. Sonra iki kişi gelip benim görüş alanımdaki banka oturdu. Sabaha doğru da yanındaki kişi koşarak uzaklaştı. Ben de banka yaklaştım ve onun ölü olduğunu fark ettim. Sonra da polise haber verip uzaklaştım. Hepsi bu.''
''Neden kaçtın? Bu seni de şüpheli yapar.''
Adam, gevşekliğinden ödün vermiyordu. ''Ne yapsaydım yani? Ben sokaklarda yaşıyorum. Orda kalsaydım, belki de suç benim üstüme yıkılacaktı.''
''Bu bir bahane olamaz.''
''Kusura bakma, Dedektif ama ben bu Devlet'e ve yasalarına güvenmiyorum. Haksız insanların üzerine yıkılan suçların haddi hesabı yok.''
''Şimdi neden geldin?''
''Vicdanım rahat etmedi.''
''Aradan yaklaşık on gün geçtikten sonra mı?''
Adam, pişkince sırıtıp sandalyeye kaykıldı. ''Eh.''
Dedektif Han, derin bir nefes alarak burun kemerini sıktı. ''Anlat.'' dedi sıkılı dişlerinin arasından. ''İkinci adamın fiziksel özellikleri nasıldı?''
''Uzun boylu, yaklaşık 1.85 boyunda. Alnına dökülen koyu kahverengi kısa saçları vardı. Siyah ve parlak bir amblemi olan eşofman giyiyordu.'' Adam, bir metin okuyormuş gibi bir çırpıda söylemişti.
''Ve onun Park Chanyeol, olduğuna mı karar verdin?''
''Park Chanyeol müdür bilmem ama rast geldiğim televizyon programındaki çocuğa benziyordu, işte.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Turn to CRY √
Fanfiction''Ölüyorum...'' diye fısıldadı. ''...yorgunluktan.'' Uzun boylu gölge omuzunu işaret etti. ''Burada dinlenebilirsin.'' Kısa olan, başını geniş omuzlara yasladı. Gece kadar siyah gözlerini, geceye, kapadı. Ama sabaha, açamadı. Tüm Hakları Saklıdır!