Multimedia'daki şarkı Suho'nun söylediği şarkı...
Sonunda!
Sonunda, Sm seçmelerini kazandım! İdolüm olan TVQX sunbaelerimle beraber olma düşüncesi aklıma geldikçe, uyumakta zorlanıyorum. Sonunda, sonunda, Tanrı'ya binlerce şükürler olsun!
Annem, benim için biraz endişeli. Okulla birlikte stajyerliği yürütemeyeceğimi düşünüyor. Ama bilmiyor ki oğlu gerçekten hırslı. Yapacağıma inanıyorum. TVQX sunbaelerim gibi olacağıma inanıyorum. En iyisi olmasam bile, en iyisi olmak için çalışacağım. Gelecekte nasıl çıkış yaparım, bilmiyorum. Dans konusunda pek yetenekli sayılmam ve yüksek notalar konusunda öğrenmem gereken çok şey var. İçimdeki ses solo değil, bir grupla çıkış yapmamamın daha olası olduğunu söylüyor. Aslında, birden çok kardeşimin olması fikri kötü görünmüyor. Hatta bugün şirkette tanıştığım Minho ile çıkış yapabilirim, ha? Ha ha ha. Bugün şirkette tanıştığım ilk kişi Minho oldu. O da seçmeleri bu yıl kazanmış. Uzun boylu, maalesef benden uzun ama oldukça sempatik bir çocuk. Aynı yaştayız ama ay farkından dolayı hyungu oluyorum.
Ah, yarın yeni bir gün ve yeni insanlar! Artık uyumam gerekiyor, iyi geceler.
Video, karanlığa gömüldüğünde, diğerlerinin yüzünde gülümseme vardı. Liderlerinin ilk heyecanını az çok tahmin edebiliyorlardı. Çünkü ne kadar zaman geçerse geçsin, Junmyeon hep heyecanlıydı. Vazgeçme düşüncesi aklına gelmediği her an, ilk günkü gibi heyecanlı olurdu. Videoyu çekerken ağzı kulaklarındaydı ve hala... Aynıydı. Video sekiz sene öncesine ait olsa bile Junmyun aynıydı.
''O zamanlar da, gülerken oldukça çirkinmiş.'' Dedi Kyungsoo diğerlerinin düşüncelerine tercüman olurcasına.
''Şu gözlere bakın, hiç yokmuş gibi. Hilal şeklini almış.'' Chanyeol, burnunu çekerek konuştu.
''Devam edelim mi?'' Soru Jongdae 'den gelmişti.
Kyungsoo, başını salladı ve ikinci videoyu açtı.
Videolar uzun sayılmazdı. Beş dakikayı geçmiyordu. İlk videolarda, Sm'de geçirdiği ilk günlerden bahsetmişti. Tanıştığı insanlardan, zamanının nasıl geçtiğinden. Bazen geleceği düşünüp, acaba ne olacağım, diye de düşünüyordu. Acaba ne olacak? Çoktan bir yılı izlemeyi geride bırakırken Junmyun'un ne kadar yorulduğunu fark etmişlerdi.
Mart 2007
Oldukça yorgunum. Annemin haklı olduğunu düşünmeye başladım. Okulla beraber stajyerliği yürütmek oldukça zor ama bu halde olan sadece ben değilim. Çoğu stajyer böyle. Bu yüzden boş zamanlarımda derslerime yoğunlaşıyorum ama onca yorgunluk içinde ders çalışmaya çalışmak... Ah, ölüyorum gibi hissediyorum. Ama vazgeçmek yok! Fighting!
Bu hafta aramıza iki kişi katıldı. Kim Jongin ve Wu Yifan. Jongin, benden küçük. 94 doğumlu. Oldukça utangaç biri. Benimle konuşurken tedirgin olmuş gibi bir hali vardı. Yanlış bir şey de yapmadım oysa. Nedenini anlayamadığım bir şekilde bana uzak davranıyor ama bu işi nasıl çözeceğimi biliyorum. Gözlemlediğim kadarıyla yemek yemeyi çok seviyor ve benim yapmam gereken şey ona güzel yemekler almak. Böylece aramızın düzeleceğini düşünüyorum. Gerçi, neden bozuk olduğunu da bilmiyorum ama neyse.
Wu Yifan ise gerçekten çok yakışıklı. Oldukça uzun bir boyu var, maalesef yine kısayım. Çinli ama Kanada'da yaşadığı ve Korece'yi de bilmediği için nasıl anlaşacağız, emin değilim. Korece öğrenmeye başladı ama tam olarak öğrenene kadar benim kıt İngilizcem ile anlaşmaya çalışacağız. Ah, İngilizce konuşmak çok zor ama Yifan, kusursuz konuşuyor. Söylemeyi unuttum. Benden bir yaş büyük. Büyük dedim diye olgun olduğunu düşünmeyin. Havalı görünmeye çalışan şapşalın teki. Bunu kötü niyetle söylemiyorum tabi, onu izlemek çok keyifli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Turn to CRY √
Fanfiction''Ölüyorum...'' diye fısıldadı. ''...yorgunluktan.'' Uzun boylu gölge omuzunu işaret etti. ''Burada dinlenebilirsin.'' Kısa olan, başını geniş omuzlara yasladı. Gece kadar siyah gözlerini, geceye, kapadı. Ama sabaha, açamadı. Tüm Hakları Saklıdır!