11.Bölüm-PCY

304 37 8
                                    

    Dijital saatin sesi, saat sabah altıyı gösterdiğinde, evin içinde çınladı. Bay Kim, bütün gece uyumamış olmaktan dolayı kan çanağına dönen gözlerini birkaç kez kırpıştırıp sesin nerden geldiğini anlamaya çalıştı. Alarmın kendi saatine ait olduğunu anladığında, hareketsiz kalmaktan uyuşmuş olan kolunu kıpırdatmakta zorlanarak saate yöneldi. Buz tutmuş parmakları, narince saatin tepesine dokundu ve sessizlik tekrar hüküm sürdü.

Alarmı kapatmıştı ama parmakları hala aynı yerde duruyordu. Onları hareket ettirecek enerjisi yoktu. Tüm enerjisi beyninin içine, çözmekte zorlandığı bulmacaya akıyordu. Tekrar ve tekrar düşünüyor ama cevabı bulamıyordu.

Aynı soru beyninin içinde tekrar yankılandı.

Gerçekten Chanyeol, olabilir miydi?

Her ne kadar aynı pozisyonda olsa da bakışlarını saatin yanındaki fotoğrafa kaydırdı. Güvenlik kamerası kayıtlarından alınan bu fotoğrafa daha dikkatli baktı. Siyah bir eşofman. Herkes de olabilirdi sonuçta. Ama üzerine işlenmiş parlak amblem de, herkes de olur muydu? Ya da herkes kapüşonu kafasına geçirdiğinde, böyle görünür müydü? Neden bu kadar çok Chanyeol'e benziyordu?

En başından beri oğlunun intihar etmediğinden emindi ama o zamanlar hiç kimseden şüphelenmiyordu ve bu yüzden oğlunun birisi tarafından öldürüldüğünü düşünmek kolaydı. Ama şüphe geldiğinde ve şüphelenilen insan, oğlunun yakın arkadaşlarından olduğunda, oğlunun cinayete kurban gittiğini söylemek zordu. Mantığı ve duyguları arasında cebelleşirken neyin doğru olduğunu düşünemiyordu. Sadece benzer bir eşyadan yola çıkarak Chanyeol'ü suçlamalı mıydı yoksa biraz daha kanıt bulduktan sonra mı yakasına yapışmalıydı?

Derin bir nefes aldı ve arkasına yaslandı. Duygularını bir kenara bırakmalı ve mantığını dinlemeliydi. Herkeste var olabilecek bir eşofman kimseyi suçlu yapmazdı ki kendisi de suçlunun o olmasını istemiyordu.

Eğer o bankta oturan ikinci kişinin kim olduğunu öğrenebilirlerse, her şey açıklığa kavuşacaktı. Ama nasıl?

Odalardan birinin kapısı kapandığında, aklına gelen fikirle yerinden kalktı. Eğer şansı varsa, o eşofmanı ele geçirebilirdi. Çalışma odasından çıkıp alt kata inen merdivenlere yöneldiğinde, herkesin uyuduğunu fark etti. Salon rahatsız edici bir sessizlikle doluydu ve usulca doğan güneşin ışığı, beyaz koltuğun üzerindeki siyah eşofmana vuruyordu. Chanyeol, onu burada bırakmıştı.

Hızlı adımlarla eşofmanı eline alıp koşar adım dışarı çıktı. Titreyen ellerle arabasının kapısını açıp da kendini içeri attığında, neden böyle davrandığını bilmiyordu.

Başını iki yana sallayıp ''Hayır...'' diye mırıldandı. ''Bunu Chanyeol'ün suçsuzluğu için yapıyorum.''

Anahtarı takıp kontağı çalıştırdı ve gaza kökleyip evden uzaklaştı.

Tuvalete gitmek için salondan ayrılmış olan Chanyeol, döndüğünde giyinmek için eşofmanına uzandı, eşofman yoktu.

***

''Kimin eşofmanı, dediniz?''

''C-chanyeol'ün...''

Dedektif, akıl sağlığından şüphe eder gibi Bay Kim'e baktı. Diken diken olmuş saçları ve ter boşanmış alnıyla hiç de iyi görünmüyordu gerçi ama mantıklı konuşma yetisi hâlâ yerindeydi.

''Peki benden ne yapmamı istiyorsunuz?''

''Sizi rahatsız ettim ama şüphelendiğimde gelmemi söylemiştiniz.''

My Turn to CRY √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin