-Yazardan-
Hızlı hızlı yağan kar önünü tamamen kapatmıştı. Yolunu bilmiyordu, nasıl çıkacak bilmiyordu. Nerede olduğunu bilmiyordu. Annesi yoktu, babası yoktu. Her şeyden önemlisi sevdiği kadın yoktu. Arıyordu, bir türlü bulamıyordu. Sanki bir dairenin çevresine hapsolmuş ve ne kadar giderse gitsin hep aynı yere çıkıyormuş gibi hissetmeye başlamıştı. Bağırıyordu, ağlıyordu. Ses yoktu. Duyduğu tek şey sessizliğin ürkütücü uğultusuydu.
"Oğlum, canım acıyor." Ağlayan bir kadının sesini duydu. Annesiydi bu. Canının acıdığını söylemesi Bulut'u kahretmişti. Bulamıyordu. Ne kadar gitse de aynı yere dönüyordu.
Başka bir taraftan tok bir ses daha geldi.
"Git oğlum, git. Kaç, kurtar kendini." Babasıydı. Babasının sesine doğru yöneldiği sırada diğer taraftan bir ses daha duyuldu.
"Sevgilim, seni çok sevdiğimi sakın unutma." Bu oydu, annesinden sonra güvendiği, sevdiği, uğruna her şeyi yapabileceği kişiydi. Sevgilisiydi.Ne yapacağını bilmez bir şekilde bir sağa, bir sola koşturdu durdu. Nereye yönelse bir diğer taraftan aynı cümleler duyuluyordu. Acı dolu iniltiler kafayı yemesine sebep olacaktı. Kulaklarını kapattı ve yere çöktü. Bu izbe yerde, neredeyse dizlerine kadar karla kaplıyken bir yere gidemiyordu. Ne ileri, ne geri. Her yeri soğuktan kaskası kesilmişti. Canı artık acımıyordu. İliklerine kadar donduğunu hissediyordu, hatta öyle ki kanının akmadığına yemin edebilirdi. Sesler susmak bilmiyorken, kendini karlara bıraktı. Kurtulamıyordu zaten, feda olmalıydı. Sevdikleri olmadan o bir hiçti ona göre.
-Bulut'tan-
"Bulut. Bulut uyan lan." Gördüğüm kabustan beni uyandıran kuzenimin sesiydi. Gözlerimi araladığımda suratında belli belirsiz bir endişe ile Barbaros karşılamıştı beni."Oğlum, iyi misin lan? Saçma saçma sayıklıyordun. Yine mi annenleri gördün?"
"Sikeyim, başım çatlıyor. Görmediğim gün mü var sanki?"
"Kendine fazla yükleniyorsun, senin suçun değildi."
"Şu siktiğimin cümlesini kurma artık bana."
"Sana da iyilik yaramıyor, ne hâlin varsa gör. Kalk hazırlan, gidiyoruz."
"Nereye?"
"Karakola."
"Polis olan sensin kardeşim, ben niye geliyorum?"
"Lazımsın bana."
"Hayırdır, kelepçe olarak işe mi başlıyorum?"
"Sana zindan görevini vermeyi düşünmüştüm aslında ama tabi senin kararın."
Dediğine güldüm. Barbaros genelde soğuk yapısıyla ön planda olurdu. Çok nadir esprilerime karşılık verip, gülerdi. Bu yaptığı da bu açıdan önemliydi. Eliyle 'kalk' işareti yapıp kapıya yöneldi. Çıkarken "Acele et." demeyi de esirgemedi.
"Acele işe şeytan karışır." Çok yüksek olmasa da bağırarak söylediğim cümleyi duyduğunu derin bir şekilde verdiği nefesinden anlamıştım.
-------
Yaklaşık yarım saattir yoldaydık ve aynı yerlerde dönüp dolaştığımıza emindim. Barbaros işine asla geç kalmaz ve işe geç kalan insanları hiç anlamaz, üzerine bir de fırça atardı. Şimdi bu yaptığı şey epey bir garibime gitmişti. Ama aramızdaki derin sessizliği bozan ilk kişi olmamak adına susmayı yeğledim.
Bir süre sonra çeneme yenik düşüp az önce aldığım kararı bir çırpıda yıktım.
"Ne yaptığını anlama çalışıyorum ama mantığım alâka kuramadı. Anlayamadım, nedir derdin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP.
Mystery / ThrillerHer adımlarında daha da yaklaştıklarını hissediyorken bir anda kendilerini bulacakları boşluklar, karanlıklar, bulmacalar ve daha fazlası. Başarma arzusuyla, intikam ateşiyle dolu farklı farklı insanlar. Hepsinin ortak amaç etrafında toplandığı ve n...