Murat'ın işe başladığının onuncu günüydü. Akşam ezanı çoktan okunmuştu. Saatin bir hayli geç olmasına rağmen ne Salih dayı ne de Murat eve gelmemişti hâlâ. Meryem yine bir saksı misali pencere önünde bekliyordu sevdiğini. Hüzünle pencerenin önündeki Akşam Sefası'nın yapraklarını okşadı. "İkimizin kaderi de aynı." diye mırıldandı belli belirsiz. "Sen çiçek açmak için karanlığın çökmesini ben de onun dönmesini bekliyorum."
Gözünün ucuna biriken gözyaşını parmağının ucuyla koparıp saate baktı. Bu saate kalmazdı Murat'ı. Neden hâlâ dönmemişti ki işten? Yoksa başına bir iş mi gelmişti?
"Yenge dayımla konuştun mu? Nerede kalmışlar?" diye seslendiği bir anda ikizler paldır küldür eve daldılar.
"Meryem abla! Meryem abla koş! Murat ağabeyim Nadir emminin çatısından düşmüş!" diye bağırıyordu her ikisi de.
"Ne! Nerede? Nasıl? O iyi mi?" diye panikle ayağa fırlayan Meryem'in kalbine bir kaya oturmuştu sanki. Nefes alamıyordu. Gözlerine doluşan yaşlar akmak için birbirleriyle yarışırken alacağı cevaptan ölesiye korkuyordu.
İkizlerden Hasan, Meryem'in ne kadar korktuğunun fark edince, "Korkma Meryem abla babam yanında, beldedeki devlet hastanesine götürdü onu." diyerek kendince onu teselli etmek istemişti fakat Murat'ın hastanede olduğunu duyan Meryem bir kum torbası gibi yere yığıldı. Zihni Murat'ın komada yattığı günlere tekrar dönerken sevdiğinin adı döküldü dudaklarından bir dua gibi. Acı dolu anılar yerini uçsuz bucaksız bir karanlığa bırakırken Meryem çaresizce bıraktı kendini bu karanlığın içine. Sonrası sağır edici bir sessizlikti.
. . .
Murat Salih dayıyla birlikte hastaneden döndüğünde Serpil yenge telaşlı bir şekilde onları kapıda karşıladı.
"Saatlerdir nerdesiniz siz Allah aşkına? Arıyorum açmıyorsunuz da!" diye çıkıştı Salih dayıya bakarak. Murat Serpil yengenin telaşını kendine yorduğundan gözlerini kısarak gülümsedi. Ayakkabılarını çıkarıp eve doğru adımını atarken, "Telaşlanacak bir şey yok Serpil yenge ben iyiyim." diye cevap verdi.
"Aslında bana kalsa hastaneye de gitmeye gerek yoktu da Salih dayı her ihtimale karşı bir röntgen çektirelim dedi." diye ekledi bakışları Meryem'i ararken.
Salih dayı elini Murat'ın omuzuna götürüp "He hanım korkulacak bir şey yok, sağlam çıktı bizim damat. Bişeyciği yokmuş." diye güldüğünde Serpil'in yüz ifadesi hâlâ rahatlamamıştı. Öfkeli bir şekilde nefesini salarak ellerini beline yerleştirdi. "Çok şükür bişeyciği yokmuş da insan bir haber etmez mi!" diye çemkirip kocasının bir şey demesine fırsat vermeden konuşmaya devam etti.
"Bizim Hasan Meryem'e Murat'ın çatıdan düştüğünü söyleyince zavallı kız korkudan bayıldı. Arıyorum cep telefonuna da bakmıyorsun. Ne yapacağımızı şaşırdık kaldık burda!"
Serpil yengenin sözleriyle Murat'ın yüzündeki tebessüm âniden donarken içinde daha önce hiç hissetmediği bir korku peyda oldu. Koşar adım salona doğru ilerleyip içeri girdi. Meryem'in orada olmadığını görünce tekrar holde kocasını haşlayan Serpil yengeye döndü. "Meryem, Serpil yenge? Nerede, nasıl? O iyi mi şimdi?" diye sordu sesindeki endişeyi gizleme gereği duymadan.
"Korkma iyi. Odasında uyuyor şimdi. Zor gücün ayılttım kızı. Tutmasam koşarak beldeye gidecekti. Ağlaya ağlaya uyuyakalmış zavallı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ara verildi: Bozuk Para - Sevda sınavı
Ficción GeneralBozuk Para kitabımın 2. Bölümü. Diğer kitap 40. Bölümden sonra buradan devam edecek. Meryem hayatının seçimini yapacak fakat bu seçim ona ne kadar mutluluk getireceğini gelin hep birlikte okuyalım.