Beynimin derinliklerinde bile çalan alarma inat gözlerimi açmamak için direndiğim bir sabah daha. İşimi ne kadar sevsem de sıcacık yatağımdan çıkıp işe gitmek hiç içimden gelmiyordu. Çocuk psikoloğuyum bu yüzden günümün çoğunu çocuklarla geçirmek bana huzur veriyordu. Tek gözümü aralayarak telefonuma uzanıp alarmı erteleyip tekrar uyuma niyetindeydim ancak saati görür görmez yataktan fırlamıştım.
Hızlıca hazırlanarak evden çıktım. Çalıştığım hastane evime 5 dakikalık yürüme mesafesindeydi. Apartmanın kapısından çıkınca vuran soğuğu kabanımın önünü sıkıca kapatarak engellemeye çalıştım.
Kısa yürüyüşümün ardından hastaneye ulaşmıştım. Odamın bulunduğu kata çıkıp sekreterlikte bulunan kızlara kocaman gülümsememi gönderip "Günaydııın" dediğimde aynı enerjiyi onlardan alamamıştım. İlk konuşan Tuğçe oldu;
"Yine sabah sabah çok enerjiksiniz Deniz Hanım. Size de günaydın."
Benimki kadar kocaman olmasa da o da bana bir gülücük göndermişti.
"Kıskanmayın sizin de olur inşallah" diyerek odama girdim. Çantamdan telefonumu ve gün içerisinde diğer kullanacağım birkaç eşyayı aldıktan sonra kabanımı ve çantamı askıya bırakıp beyaz önlüğümü giyindim. Cebime attığım dudak nemlendiricisini alıp dudaklarıma sürmeyi ihmal etmemiştim. Dudaklarım bu şehrin soğuğunda 2 dakika bile nemlendiricisiz kalsa hemen kurup çatlıyordu. Masamın başına geçerek bilgisayarımdan bugünün programına göz atmaya başladım. Fazla yoğun değildim. Öğleden önce 2 hastam vardı. Öğleden sonra ise sadece 1 tane.
--------
Nihayet öğle molası saati geldiğinde koşar adımlarla yemekhaneye gelmiştim. Kahvaltı yapmadığım için çok fazla acıkmıştım. Yemek sırasında beklerken yemekhanenin ortasında etrafa şaşkınca bakınan 5-6 yaşlarında bir erkek çocuğu gözüme ilişmişti. İlk başta etrafı incelediğini düşünsem de şuan daha çok bir şeyi veya birini arıyormuş gibi görünüyordu. Aradığını bulamamış olacakki camın olduğu tarafa ilerleyip duvara yaslanıp ağlamaya başlamıştı. Hızlı adımlarla yanına doğru ilerledim.
Yanına ulaştığımda onun göz hizasına ulaşabilmek için çömelmiştim. Ona bu kadar yaklaşmama rağmen yerde olan başını kaldırıp bana bakmamıştı. Tedirgin hareketlerle elini tutmaya çalıştığımda bir iki adım gerileyerek elini cebine atıp bir kart çıkartıp bana uzattı. Kartta "Lütfen bana yaklaşmayın" yazıyordu.
"Tamam o zaman, bu şekilde uzak kalalım. Sana yardım etmek istiyorum acaba kaybolmuş olabilir misin?"
Sorduğum soruyla dikkatini çekmiş olmalıyım ki bakışları nihayet benim gözlerimi bulmuştu. Dudaklarında ufak bir tebessüm gördüm. Daha sonra ufak ellerini benim ellerimin üzerine getirerek konuştu;
"Anne"
"Anneni mi arıyorsun?"
Soruma kafasını aşağı yukarı sallayarak yanıt vermişti.
"Peki annenin adını bana söyler misin? Belki onu bulmana yardımcı olurum."
Bu kez kafasını sağa sola sallamıştı.
"Peki babanın ismini söyleyebilir misin?"
Aldığım cevap yine aynı olmuştu. Biraz sakinleşmesini ve benimle bir şekilde iletişim kurmasını sağlamalıydım.
"O zaman birileri seni bulana kadar benimle vakit geçirmek ister misin? İstersen beraber yemek yeriz."
Soruma tekrar kafasını sallayarak yanıt verdiğinde konuşma problemi yaşadığını düşünmeye başlamıştım. Ayağı kalkarak, elimi tutmuş olduğu elini hafifçe çekip onu yönlendirdim. Ben minik beyefendi ile ilgilenirken yemekhanedeki sıra da baya azalmıştı. Yemek seçme sırası ufaklık ve bana gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAN GEMİ
ChickLit"Bu koca şehrin kaldırımları, çıkmaz sokakları beni hiç istemedi." Bazı bölümlerde +18 sahneler olacaktır.