BÖLÜM 13 - NİKAH

15 2 1
                                    

Kirpiklerime sürdüğüm rimeli yavaşca masanın üzerine bıraktım. Her şeyim tamamdı. Güzel vir elbise, güzel bir saç, güzel bir makyaj. Yine de eksik bir şeyler vardı. Heycanlıydım evet ama yeteri kadar değil. Mutluydum da ama olması gerekenden daha az. Heycanımı ve mutluluğumu paylaşabileceğim birileri yoktu. Bu sabah kapının çalmasını; Duygu ve Temmuz'un gelmesini beklemiştim. Gelmediler. Heyecan ve mutluluk kadar hüzün de vardı üzerimde. Yalnızlık yakamı bırakmamakta çok ısrarcıydı. Evleniyordum belki dışardan bakınca bir ailem var sanılacaktı. Ne yazıkki beni delicesine seven bir adamla evlenmiyordum. Evet bana değer veriyordu, hissediyordum ama bir şeyler eksikti işte; bunu tek başıma tamamlayamazdım.

Telefonun ekranını açarak saate baktım. Daha 2 saat vardı. Yapacak bir şey bulamadığım için erken hazırlanmıştım. Terzi de elbisemi istediğim gibi yapamamıştı zaten. Bugün hiçbir şey hayal ettiğim gibi ilerlemiyordu. Yatağın yanındaki komodinin üzerinden sigaramı ve çakmağımı alıp odamdaki balkona çıktım.

Sigarımı içerken bir yandan sosyal medyada geziniyor saçma videolar izliyordum. Şuanda vakit öldürmenin en iyi yolu buydu.

-----

Mahir nihayet gelmişti. Evimde kalan son eşyalarımı da bagaja yüklemiş evi de kilitleyip yola çıkmıştık. Yalnızdık. Savaş Aylin ile birlikte nikahın kıyılacağı salona gitmişti.

"Şarkı açayım mı?" Arabadaki sessizliği bozan kişi bendim. Yol yarım saat kadar sürecekti o kadar süre sessiz sessiz gitmek istemiyordum.

"Aç tabii." Beni onaylarken gözlerini yoldan ayırmamıştı.
"Geçen gün bir şarkı açmıştın güzeldi."

"Hangisini diyorsun ki?"

"Batık gemi mi batmış gemi mi ne."

"Hee, Batan Gemi. Dur açayım, gerçekten çok güzel."

Dinlediğimiz birkaç güzel şarkının ardından evlendirme dairesine gelmiştik. Mahir arabayı park edip kontağı kapattığında beklemeden arabadan indim. Kış mevsiminin son ayındaydık. Buna inat yazdan kalma bir hava vardı. Oldukça güneşli ve ılıktı.

Binanın içerisine doğru ilerlerken Mahir'in elini sıkıca tutmuştum. O da benim elimi sıkıyordu. Aldığımız randevuya göre henüz 20 dakika vardı.
Salonun bulunduğu kata vardığımızda tanıdık yüzlerle karşılaşmıştık. Gözlerim aradığı kişileri bulunca yüzümde buruk bir tebessüm belirmişti. Aynı gülmsemeyi Duygu da bana bahşetmişti. Temmuz ise beni henüz görmemiş telefonuyla ilgileniyordu. Duygu'nun Temmuz'un kolunu dürttüğünü gördüğümde bacaklarıma sarılan Savaş sebebiyle gözlerimi onlardan çekip Savaş'a bakmaya başlamıştım.

Sıkıca tuttuğum eli bırakarak Savaş'ı kucağıma aldığımda, az önce bıraktığım eli belimde hissetmiştim. Mahir'e dönerek gülümsedim.

----

Nikah masasına oturduğumda Savaş da kucağımdaydı. Sağımda oturan adama baktım. İfadesiz bir şekilde salondakileri inceliyordu. Üzerine giydiği takım elbise, onu normal halinden farklı kılmamıştı. Saçları da her zamankinden farklı değildi. Takım elbisesi her ne kadar bugün için özel alınmış olsa da o yine aynı Mahir'di. Her zamanki kadar yakışıklıydı. Her zamanki kadar ifadesiz ve durgundu.

Gözlerimi ondan ayırıp salona çevirdim. Duygu ve Temmuz en ön sırada oturuyordu. Gözlerimiz birleştiğinde heyecanla bana el sallamışlardı. Aynı heyecana sahip olmasam da ben de onlara el sallamıştım. Salonu biraz daha incelediğimde hastaneden tanıdığım bir kaç kişiye daha denk gelmiştim. Tanıdığım kişi sayısı onu geçmezdi muhtemelen. Geri kalanlar Mahir'in çevresindendi.

BATAN GEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin