1.Bölüm- Bir Yere Ait Olamamak

137 9 4
                                    

"En beklemediğiniz anda biri çıkıverir karşınıza, ona baktığınızda kendinizi gördüğünüz kişi, ruh eşiniz..."

"Aptal kız! Kalk ayağa!" Doğrulmaya çalıştım. Sırtıma sert bir cisimle vurduktan sonra ciğerlerim son nefeslerimmiş gibi öksürtüyordu.

"Paranı çıkar çabuk."

"Tüm paramı harcadım ama.."

"Yeme beni! Harcamışmış, zorla mı alalım istiyorsun?" Doğru söylüyordum ama onlara göre ben ne söylersem söyleyeyim haksızdım.

Ben Dolunay, Gökyüzü Anadolu Lisesine gittiğimden beri zorbalık görüyorum. Bunlarda Nisa, Ece ve Efe üçlüsü. Zorbalarım kısaca. Ece ve Efe 11. sınıflar Nisa ise 12. Sınıf ve 10. sınıf olan bana zorbalık ediyor. Ama her neyse daha hikayemin başındasınız.

"Param falan yok diyorum."

"Ece suyu getirsene şuna bir soğuk kompleks yapalım da kafası yerine gelsin." Ece suyu aldı ve Efe'ye uzattı. Efe buz gibi suyu kafamdan aşağı dökerken Ece ve Nisa gülüyorlardı. Efe suyu Nisa'ya verdi ve bu sefer Nisa kafamdan aşağı su dökmeye başladı.

"Dur lan dur! Hatrladın mı bakalım şimdi paranın nerde olduğunu?"

"Hayır.."

"Ben sana yardımcı olayım o zaman. Elindeki 200TL nerede?" Yemekhane borcumuzdan bahsediyor olmalı.

"O benim yemekhane borcum içindi. Ayrıca onu çoktan memura verdim." Efe'nin yüzü asıldı.

"Kalkın gidiyoruz." Gittiler. Ayaklanıp lavaboya gittim kendime baktım. Çok ıslaktım. Çantamdaki sweatshirtü çıkarıp giydim. Böyle biraz olsun kuruyabilirdim belki de. Gizli yerime gitmeye kara verdim. Bu okulda bulduğum, kimsenin gelmediği bir yerdi. Dışarıya açılan bir arka kapıydı ama kapının orada birbirine dönük iki tane bank vardı. Bir duvarı olmayan bir oda gibi düşünün. Mp3 çalarımı takıp oraya oturup dışarıyı izlerdim. Kapşonumu geçirip oraya yürümeye başladım. Bir yandan da kulaklıklarımı takıyordum. Banka oturup diğer banka bacaklarımı uzatıp kollarımı göğsümde birleştirdim. Yağmur yağıyordu ve burayı daha güzel bir yer yapıyordu. Bir kıpırdanış hissetmemle kapattığım gözlerimi açtım. Kafamı yana çevirdiğimde sarışın ve kıvırcık saçlı bir çocuk gördüm. Göz göze geldik. Panikleyip sessizliği bozdum.

"Rahatsız ettiysem kalkabilirim." Çocuk acı acı sırıttı.

"Senden sonra geldim gidenin ben olması lazım." Hızlıca ayaklandım. Dertleri var gibi görünüyordu o yüzden onu yanlız bırakmalıydım. Sonuçta ben her zaman buraya geliyordum.

"Sorun değil gerçekten ben gideyim." Tam gidiyordum ki arkama dönüp çocuğa baktım tekrar.

"Yanlız... Burayı kimseye söylemezsen sevinirim." Çocuk kafasını salladı.

"Tamam merak etme."

Oradan ayrıldım. Morali bozulmuş bir kişi için küçük istisnalar gayet basitti benim için, birilerine burayı göstermediği ve söylemediği sürece. Sınıfa geçtim. Sırama başımı koydum. Zil çaldı. Öğretmenlerin bazı seminerleri yüzünden öğleden sonramız boştu. Yaklaşık yirmi dakika sonra gizli yerime gittim yeniden. O çocuk büyük ihtimalle yoktu. Evet, gitmiş. Tam oturduğum anda yanıma geldi ve yanıma oturdu. Sessizce durdum ama çocuktan da ses çıkmıyordu.

"Yeniden gitmemi mi bekliyorsun? Eğer öyleyse benle aynı zamanda gelen sensin ve bu sefer ben kalkmayacağım."

"Şşş. Hayır kalkmanı beklemiyorum zaten. Sana teşekkür etmek için sınıfları dolaşırken buraya girdiğini gördüm de geldim."

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin